02 Ocak 2006

"Noel Baba” bizim neyimiz olur?

Aşağıdaki yazıyı sizinle paylaşmak istedim.

“Noel Baba” bizim neyimiz olur?

Hakan Albayrak

02.01.2006 Tarihli Mili Gazete
Miladi yılbaşı münasebetiyle aldığım en güzel cep telefonu mesajının altında Yelda Eroğlu imzası var. Şöyle demiş Eroğlu: “Sokaklarda kafası külahlı manyaklar dolaşıyor. Kendinizi yılbaşı kâbusundan koruyun.” Al benden de o kadar! Kanıma dokunuyor bu manyaklık. Mahallemizdeki kuruyemişçinin önünde bile “Noel Baba” oturuyor. Ülkemi tanıyamıyorum. Ülkemin ülkem olduğundan şüphe ediyorum. Nüfusun yüzde 80’ine yakını Hıristiyan olan Adigey Cumhuriyeti’nde pek de dindar olmayan Müslüman Çerkezler “Burası bizim vatanımızdır ve bu adamın bizimle hiçbir ilgisi yok!” diyerek başkent Maykop’a bir “Noel Baba” heykelinin dikilmesini engelliyorlar, fakat nüfusun yüzde 90 küsûru Müslüman olan Türkiye’de “Noel Baba” akıl almaz bir genel kabul görüyor. Bu nasıl Türkiye? “Şükran Günü”nün hindisini, “Kristmıs”ın çam ağacını ve “Aziz Nilolay”ı içselleştiren Türkiye, gerçekten Türkiye midir? Oldu olacak, boynumuza haç da asalım bari!Bu manyaklıkla ilgili bir şeyler yazayım derken, internetteki bir haber sitesinde (http://www.haber10.com/) Arif Nihat Asya’nın bundan 40 sene önce kaleme aldığı “Noel Baba” yazısına rastladım. Ben susayım, üstad konuşsun:“Memleketimize, herhalde, Beyoğlu’ndan giren, Haliç’i atlayarak Fatih’lere, Aksaray’lara, sonra Rumeli’ye ve Boğaz’ı aşarak önce Kadıköy’lere, Moda’lara ve sonra Üsküdar’lara ve oradan Anadolu’ya geçen bu bunak neyimiz olur: Babamız mı, dedemiz mi, amcamız mı, yoksa Avrupalılıktan pirimiz mi?İstanbul’un Tepebaşı’ndan Adana’nın Tepebağı’na kadar her yeri bilen, her yere uğrayan bu moruk kimdir, necidir?Bir resmine bakarsanız Havarilere, öteki resmine bakarsanız Rasputin’e benzeyen bu iskambil papazı, aramızda nenin nesidir... Bunu hiç merak ettiniz mi?Siz bırakın da ben söyleyeyim onun kim olduğunu: O Haçlı Seferlerinden kalma bir kılınç artığıdır. O zaman silahla giremediği yerlere, şimdi beyaz sakalıyla saygılar ve sevgiler toplayarak girebiliyor.O evimize girerken eşeğini kapımızın halkasına bağlayan bir Piyer Lermit’tir... Kardeşlerini Mukaddes savaşa hazırlamaktan geliyor.O, adıyla sanıyla bir misyonerdir ki, şu memlekette ocağına incir dikildikten sonra, kılığını değiştirmiş... ve bizi avlamaya, kucağında getirdiği oyuncaklarla en can alıcı noktamızdan; çocuklarımızdan başlamıştır.Bu cömertliğinin karşılığını istemeyecek mi sanıyorsunuz, fedakârlığının sebebini düşünmediniz mi?Bırakın onun hakkından ben gelirim: İşte sakalını çekince gördünüz... Sakalı elimde kaldı ve altından Lüsifer çıktı.Bilirsiniz ki casuslar da kıyafetlerini ekseriya böyle değiştirirler. Bu, mezar beğenmeyen hortlağa ya mezarını gösterin, yahut bırakın: Haç’ında çarmıha gereyim onu.Tehlikeyi sezer de kendiliğinden gitmeye kalkarsa çıkarken ceplerini yoklamayı unutmayınız: Muhakkak bir şeyimizi çalmıştır.


Ve Noel nedir, ne değildir... isimli yazıyı da okumanızı öneririm...

19 yorum:

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Objektifin tam önünde, makro çemim yapıyoruz: Milletin derdi eğlenmek, Noel falan kutlamak değil!

Çocuklarımıza bu bilinci öğretelim. Bizler de aklı selim insanlar olarak endişeye yer vermeden düşünerek nefis muhasebemizi yapalım; nasıl olsa iş olacağına varıyor.

Gece ve Gündüz,
Kâzım Mızrak


MP3#MP3#MP3#MP3#MP3#MP3#MP3#MP3

Aşağıdaki linkin üzerine fare ile sağ tıklayın
ve Hedefi Farklı Kaydet'i seçerek download edin.

http://mizrak.net/blogger/mp3/Mustafa_Ozcan_
Gunesdogdu-Ya_Rabbena.mp3


Mp3 dosyası, bir ay süreyle web serverda bekletilir.

02 Ocak 2005

life dedi ki...

Millet eğlenmek istiyorsa yılbaşında eğlenmesin.Çok üzülüyorum.Peygamberimiz ne demiş; Hristiyanların yahudilerin vs. yaptıklarını yapmayın demiş.Bence yılbaşı,yeniyil, noel vs. hristiyan adeti.Bu gidişle iş noel kutlamaya varır.Evet nefis muhasebesi yapalım sıklıkla

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Yukarıya bıraktığım yorumda bir yazım hatası olmuş. 'makro çemim' ifadesini, 'makro çekim' olarak düzeltiyorum.


Şehnaz: Bu gidişle iş noel kutlamaya varır.

"Düşündüğü gibi yaşamıyorsa, yaşadığı gibi düşünülmeye başlar insan." demiş bir üstad...

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

'düşünülmeye başlar' ifadesi, 'düşünmeye başlar' şeklinde olmalıydı; gene yanlış yazmışım :)

life dedi ki...

Kazım kesinlikle doğru demiş üstad.Çevremde yaşadığı gibi inanmaya başlayan insanlar artmaya başladı.
Lambacini kalmadıysa biz diyelim. Hz.İbrahim gibi tek kişilik ümmet olalım.Herkesin çukuru ayrı değil mi?....

Adsız dedi ki...

Ne düşmanca ifadeler ve bir Müslümana yakışmayan kin, aşağılama...sizleri duyanda Haçlı seferi filan başladı sanacak, kendine, imanına güven duymayanların korkusunu seziyorum.
rabbimin tanıyın diye emir buyurduğu bir peygamberin doğum gününden, ölüm gününden, gelen ve bize neler getireceğini bilmediğimiz günler için iyi umutlarla karşılama yapmaktan niye bukadar endişe duyuyorsunuz?..
Ben de sokaklarda, kapkara çarşaf, kapkara sakal ve karanlık bakışlı insanlardan rahatsızlık duyuyor, ve çekince üstelik bi de kopmayan sakallının sakalı ile uğraşmalımıyım?...
İşinize, ibadetinize bakın....
Saliha

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Ortaya Konuşuyorum:

Saliha'nın yorumunu okuyanlar "Noel Baba” bizim neyimiz olur?" başlıklı postayı okusunlar.

Saliha'nın ne demek istediğini daha iyi anlayacaklardır.

Kız haklı, böyle bir makale insanın tüylerini ürpertiyor. Ben de ilk okuduğumda biraz tedirginlik hissetmiştim.

Daha mülayim bir uslub ile mevzu anlatılabilirdi!


Saliha'ya Cevaptır:

Canım Kardeşim (Saliha),

Ona buna çamur atmayı bırakın da, gidip kendi işinize bakın siz; her ne yapıyorsanız, hangi üniversitenin hangi profesörü iseniz veya hangi kapının mandalı iseniz :-/

Yazdığınız yazının çirkinliğine bir zaman sonra varabilmenizi dilerim.

Farkında mısınız, anlamak yerine çamur atmaları kendinize daha çok yakıştırmaktasınız, iki kelam soru ile "niye böyle düşünüyorsunuz?" diye sual etmek zorunuza mı gitmektedir?!

Hz. İsa'ya sözü olan yok burada, olmaz da! Hem Hz. İsa'nın konumuzla alakası nedir ki?!

Burası Türkiye, burada müslüman insanlar yaşıyor ve bu insanlar bir peygamber olarak Hz. Muhammed'e tabidirler.

Akla, mantığa göre tahrif edildiği ap açık belli bir din olan Hristiyanlığı nasıl olur da, hangi akıl ile savunmaya kalkarsınız (yazınızda, batının yaptıklarını normal gibi gösteren bir yönlendirme var da)?

Hz. İsa'yı Tanrının oğlu olarak gören bir zihniyetin arkasında ne cesaretle durursunuz; ben bir müslüman olarak, onların yanlışlarına ortak olamam!

İnandıkları Hz. İsa'nın kendisi değildir, düzmece bir karakteri Hz. İsa sanmaktalar: Zekanız böyle bir insanın doğumunu kutlamayı size olağan gibi mi gösteriyor?!

Bu durum bana pek normal gelmiyor kardeşim...

"Kapkara Çarşaf, Kapkara Sakal" diyerek küçümsemeye kalktığınız insanları yanlış tanımaktasınız.

Sizin kastetdiğiniz ve farkında olmadan müslümanlık ile örtüştürmeye çalıştırdığınız, medyada görmeye alışık olduğumuz sakal çarşaf zihniyetinin kendisidir!

Kuran-ı Kerim ile bu zihniyeti bir tutmayınız.

Kitap, kadınlara zinetinizi ulu orta alenen sergilemeyiniz diyor; kara çarşaflara donanın demiyor!
Bıraktığınız yorumları, efendi efendi tas tamam yazın Saliha Kardeşim; birileri okuyunca konuyu çarpıtılmış halde anlamasınlar.

Hristiyanlığı meşru bir dinmiş gibi gösterirken, İslamiyeti karalamayı olağan olarak görüyorsanız bunu açık açık yazın da milletin beynini bulandırmayın!

Yok ben böyle düşünmüyorum diyorsanız bıraktığınız yorumu bir daha okuyun derim ki bana bunları yazdırabilmişsiniz.

Sizi ne ismen ne de cismen tanıyan birisi değilim: Hal böyleyken, bıraktığınız yorumu muhatap alarak yazdığımı aklınızdan çıkarmayın...

Sevgi ve Selametle,
Kâzım Mızrak

Adsız dedi ki...

burada körler sağırlar birbirini ağırlar durumundan geçilmiyor. Bloğ kardeşliği durumu da ...bu ne öfke, bu ne celal, bir kalemde bir müslümanı karalamak, aşağılamak, tarzınızın başarı ile devamını dilemek bana mutluluk veriyor. Siz olduğunuz yerde, öylece durun. Buradan bakınca sizi daha iyi görüyorum.

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Saliha Kardeşim,

Ne ben ne de başkaları seni üzmek için yazmıyoruz burada.

Hepimizin derdi sıkıntısı var; yazarak sevgimizi, neşemizi, üzüntülerimizi paylaşıyoruz bloglarda.

Bıraktığın yorumları bir daha okumanı tavsiye ederim. Bunları yazıp da hiç tepki almayacağını mı düşündünüyorsun; iki yorumun da ukalaca yazılmış!

Edep diye bişey var; işimize bakıp bakmamayı, elinin tersiyle yazdığın iki satır yazıyı okuyarak, senden mi sormamız icap ediyor?

Hala yangına körükle gidiyorsun.

Sana yanlışlarını gösteriyorum, sen çıkmış karalanmaktan, aşağılanmaktan yakınıyorsun; bir de aynaya baksanız da, ben ne yapmışım diye bir sorsanız diyorum kendinize!?

Müslümanlığına da laf söylenmedi!

Son parağrafı bir daha oku lütfen; seni tanımadığımı yazmışım, kim bilebilir belki hepimizden de fazla inançlı birisindir.

Bıraktığın yorumu dikkate alarak yazımı yazdığımı tekrar mı söylemeliyim?!

Şu birbirini ağırlama mevzusuna gelince: Kardeşim, bak burası bir blog, sanal manal ama içinde gerçek insanlar yaşıyor.

Eğer burası sizi açmadıysa; eminim ki başka yerlerde, size hitap eden daha insancıl bloglar bulursunuz.

Giderken; terbiyesizliğinizi ayrıldığınız yere bırakıp, yanınıza efendiliğinizi almayı da unutmayın!

Gülümse Kaderine,
Kâzım Mızrak

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Son pişmanlık fayda vermiyor,
biraz sükûnet lütfen :(

İçsel Kavgam,
Kâzım Mızrak

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Saat sabahın beşi olmuş gibi. Uykum geldi ve nerdeyse klavyenin üzerine sızmak üzereyim.

Biraz sonra, hayallerimle başbaşa kalabileceğim bir halde kendimi yatağa atıcam...

Bu arada, yukardaki tatsızlık ile ilgili olarak tatlı bir gelişme yaşandı.

Kardeşim diye hitab ettiğim Saliha, meğerse ben yaşıtında oğlu olan bir anneymiş.

Son bıraktığım yorumla beraber ne denli üzgün olduğumu anlatmaya çalışmıştım.

Kendisi de sağolsun, konu hakkındaki yanlış anlamaları düzeltmek için bloğuma bir yorum bırakmış :)

Bu postanın yorumlarını okumuş ya da okuyacak olan herkese haber ola, sonradan duymadık denilmeye ;)

Ölümlü Dünya,
Kâzım Mızrak

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Düzeltme !

Dördüncü parağrafta geçen "ben yaşıtında" ifadesi, "ben yaşlarda" olacaktı; yanlış yazılmış.

Lütfen bilginize...

life dedi ki...

Bir kaç gündür işlerim yüzünden internete girmedim.Girer girmez de doğrusu çok üzüldüm Saliha'nın yorumuna.Kazım'ın dediğine göre onun yaşlarında oğlu varsa Saliha teyze demeliyim.Bende aşağı yukarı o yaşlardayım.(Bu arada Kazım, senin bloguna bıraktığı yorumu güncel postalarda göremedim.Nerede olduğunu söyleyebilir misin?)

Ben yokken zaten Kazım gayet yerinde cevaplar vermiş.Ek olarak şunları söyleyebilirim;


Saliha teyzecim, ne yazıkki ben sizin bahsettiğiniz anlamda düşmanca ifadeler ve bir Müslümana yakışmayan kin, aşağılama göremiyorum.Çünkü bu insan kasaplarının esas düşman bellediği ve sadece biz değil tüm dünya insanlarını ikinci sınıf insan olarak gördüğü aşikardır.Böylelerinin boynuna da madalya mı asmalıyız.Burada kesinlikle kin de yoktur,sadece bazı şeylerin sürekli, her daim empoze edilmesi sonucu duyulan rahatsızlığın haklı ifadesidir. Bizleri duyanlar haçlı seferinin başladığını sanabilirler,sansınlar ve hatta inansınlar.Çünkü hristiyanlarca haçlı seferi hiç bir zaman bitmedi.Bunu bush’un gafından rahatlıkla anlayabilirsiniz , eğer bu konularda hiç bilginiz yoksa.Bugün insanların kafasını bulandırmak,aldatmak ve korkutmak için haksızca müslümanları yeşil tehlike diye karalamak bunun bir örneğidir.Afganistan,Irak savaşlarına hiç girmiyorum bile.

Artık ben insanlara güven duymuyorum,sizin yazınız bile bunu sağlıyor.Bu ifadeleri kullanmakla insanları masum rolüne bürünerek kandırma metoduna(örneğin; ak sakallı, ermiş kılıklı noel baba’nın güya fedakarlık yaparak hediyeler dağıtması karşılığında bizden bedelini almak istemesi) kurban gitmiş bulunuyorsunuz. Türkiye’de böyle kurbanların çoğaldığını görmem onların inancına ve imanına güven duymamı engelliyor.Haşa hiç kimseyi imansızlıkla itham edemem.Bu küfre düşmeme sebep olur.Sadece bendeki insanların hallerine üzülmem.Malum yazıda ve altında ek olarak gösterdiğim yazılarda neden endişe duyulduğu açıkça ifade edilmiş.Zannedersem anlamadığınız özellikle ek yazıyı okumadığınızı gösteriyor.Daha önce pek çok yerde de dediğim gibi bir müslüman, “hristiyan , yahudi” adetlerini asla uygulayamaz.Onlara benzemeyiniz diye peygamberimizin (SAV) hadisi var.Diğer dinler içinde geçerli.Dolayısıyla bu emir böyle bir kutlama yapmaktan bizi alıkoyar.Tek yapabileceğiniz Allah’ım bu yıl bana hayırlar ver diye dua etmek olabilir.Ama bence benim kendi kişisel fikrim berat gecesi insanların bir sonraki berat gecesine kadar ölecekmi sağmı kalacak, rızkı ne olacak başına ne gelecek ne yaşayacak gibi kaderinin yazıldığı bir gün Hristiyan adetleriyle uğraşmak yerine böyle bir günü kutlayıp dualar etmek bir müslümana daha çok yakışan bir haldir.

Kara çarşaf giymek, sakal bırakmak bir onurdur.Pek çok İslam büyüğünün ve tarihe adını kazımış onurlu insanların eşleri çarşaflıdır ve kendileri sakallıdır.Ve çarşaf normal bir başörtüsünden daha iyi bir kapanma sağlar.Salak bırakmakta peygamberimizin sünnetidir.Zaten sizi aldatan medyanın yada diğer organların kasıtlı karalama propagandaları sonucu biz Türkler’in imanı zayıfladı.Ve fikir sapmalarına uğradık.Materyalist İttihatçı Abdullah Cevdet’in "Kuran'ı kapat, kadını aç" propogandasının, çalışmasının ürünü olarak artık Müslüman Türkiye’liler önce çarşafı sonra başörtüsünü atarak dejenere olmaya başladılar.Dolayısıyla imani dejenerasyonumuz sonucu 600 yıl dünyada lider devletken sömürülen devlet konumuna düştük.Bu konu detaylı bir konu burada konuşmakla anlaşılamaz belkide.Ama sizin “çekince üstelik bi de kopmayan sakallının sakalı ile uğraşmalımıyım?...” diye kullandığınız cümlenin uslubu terbiye,saygı ve hoşgörü sınırlarını aşmış.Yaşınız kaç olursa olsun ki eğer birde büyükseniz hala bu gibi uslüba sahip olmanız gerçekten düşündürücü ve üzücü.

Sanki yazılanları yanlış anlamak için çırpınıyorsunuz.Kazım’ın sözlerinde bir müslümanı karalayan yada aşağılayan bir ifade göremedim.Bilakis böye bir ifadeyi siz çok iyi yapmışsınız.Biz Müslümanlar, Allah izin verdiği sürece asla yerimizde durmayacağız .Her zaman gelişerek büyüyeceğiz ve İslamın bayrağını sonsuza dek taşıyacağız.Zaten Allah kendisi Kuran’ı Kerim’i korumak için söz veriyor.Ve her zaman Allah dinini yer yüzünde koruyacaktır.Allah zürriyetimizi Müslüman kullarından eylesin inş.Doğrusu siz yanlış yerden bakıyorsunuz.

Çük şükür işimize ve ibadetimize elimizden geldiğince bakmaya çalışıyoruz .Allah daha fazla başarı,iman, ahlak ihsan etsin inş.

Adınıza layık,adınız gibi(eğer adınız Saliha’ysa) bir ömür yaşamanız duasıyla….

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Merhaba Şehnaz,

Bu tartışmanın kapanmasını arzu ediyordum. Zira bloğuma bıraktığı yorumdan anladığım kadarı ile, Saliha Hanım da yaşını almış kendisini bilen birisi, onunla yukarda olduğu gibi bir diyalogda bulunmuş olmaktan dolayı üzgünüm.

Evet Şehnaz: Bir kaç kalem yazısı ile onun hakkında yorumda bulunmaktan kaçınalım diyorum. Nihayetinde o da kendi düşüncelerini ifade etmiş...

Ama sen ille konuşacam demişsin!

Düşüncelerine de saygı duyuyorum; amma ve lakin lütfen, bundan sonraki yorumlarımızda ekşi görünen yüzlerimizi göstermeyelim birbirimize.

Bize düşen yazmak, herkesin anladığı başka başkadır; anlaşılmıyor olduğumuz için okuyanları suçlamayalım.

Herkes, yazılıp çizilenlerden kendi nefsine dersini alsın ve konuyu kapatalım!

Burada söz söyleyen hiç kimse, hakkında istenmediği ve yüreğinin kaldıramayacağı şekilde itham edildiği için öfkelenip üzüntü duymasın, sonra olan bana oluyo :-/

Hem hiç birimiz, diğerini tanımaz etmez: Ben yazdıklarımdan dolayı çok üzüldüm ve utandım. Zira karşımdaki benim gibi düşünmüyor diyerek onu kınamaya kalktım.

Anlayacağınız, esas ayıbı yapan benim; Saliha Hanım kendi bakış açısı ile konuya yorum getirmiş sağolsun, onun anladığı o kadar ya da diğer bir ifade ile o kendi doğrusunu dile getirmiş.

İnancını nasıl yaşıyor olduğu konusunda, onu yargılama hakkını kendimde görmüyorum. Yukardaki yorumlarım biraz daha düünce ifade etmeye yönelik olabilirdi, diye düşünüyorum.

Kendi adıma, anlamam gerekenleri anladım; başka kimselerin benim gördüklerimi görmesini de bekliyor değilim.


"Gelin Tanış Olalım,
İşin Kolayını Tutalım,
Sevelim Sevilelim,
Bu Dünya Kimseye Kalmaz!"


Doğruya Doğru,
Kâzım Mızrak


Saliha Hanımın Yazısı
ve Benim Yorumum:
Son Pişmanlık Fayda Vermiyor,
Biraz Sükûnet !



# Benim için bu konu kapanmıştır...

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Düzeltme !

"İnancını nasıl yaşıyor olduğu konusunda,"
şeklinde başlayan parağrafta:

"biraz daha düünce ifade etmeye" ifadesi,
"biraz daha düşünce ifade etmeye" şeklinde yazılmalıydı.

Klavyeden kaynaklı bir yazım hatası olmuş.

Lütfen bilginize...

life dedi ki...

Merhaba Kazım,

Konuyu kapatabiliriz. Yazmayadabilirdim.Ama ben kendi açımdan açmadan nasıl kapatabilirim konuyu.Dolayısıyla ille konuşacağım demedim.Sadece yorumları yeni gördüm.Aynen senin yaptığın gibi yorum yazma gereği duydum.

Saliha hanım hoş olmayan bir üslupla yazmış ifadelerini.Bir kaç kalem yazısı bence bayağı ağır olmuş.Tabiki kendi düşüncelerini ifade edebilir ama güzel bir üslupla olmalıydı.Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. Kimseyi yargılamıyoruz da, herkes düşüncesinde özgürdür.İfade etmekte de özgürdür.Ama belli bir saygı adap ve edep çerçevesinde.


Ekşi görünen bir yüz göstermedim.Sadece elimden geldiğince kısaca açıklayıcı olmaya çalıştım ve etkiye tepki gibi bir şeyde oldu.Sendeki yorumu okumadan yazdım.Ama bu kadar iyimserdi.Niye kırıcı bir yorum yazdı hanımefendi.

Hakkımızda istenmediğimiz ve yüreğimizin kaldıramayacağı şekilde itham edilmek istemiyorsak ona göre konuşuruz.Ama kimseyi biz bişiyle itham etmiyoruz sadece o nasıl kendi fikrini belirtti bizde kendi fikrimizi belirtiyoruz.Ve ben kesinlikle söylediklerimden utanmıyorum


Ben kimseyi de kınamıyorum bilakis kınanan ben olmuşum zira yazıyı bloga koyuyorsam öyle düşündüğüm için koydum ve koyduğum yazılar dolayısıyla ben kınandım.Ama ben ve hatta sen kınamadık bizim gibi düşünülmüyor diye ,biz bize karşı verilen tepkiye cvp verdik haklı olarak,Saliha hanımın kendi doğrusuna.O nasıl kendi doğrusunu yazdıysa bizim dedoğrumuzu yazmamız ayıp değil.Bize cevap hakkı doğmuş oluyor.Zaten cevap beklemeseydi; yorum yazmaz ,okur geçerdi.







Yazdığı yazıdan seni tam olarak anladığınıda söyleyemem.Neyse ,


Yerinden fırlamış tazyikli su gibi yazılmış bir yoruma sadece cevap hakkımızın kullanılmasıdır yorumlarımız……

Adsız dedi ki...

ne zaman birisi "din, islam" kelimesini kullansa, mutlaka ama mutlaka bir kac kisi cikip, veryansin ediyor. nedir dinden bu kadar cektiginiz? nedir sizi dine bu kadar dusman eden, sogutan? neredeyse saadet devri gibi, musluman oldugumuzu saklayacak duruma geldik.
o kadar cok karsilasiyorum ki boyleleri ile, artik dayanamiyorum. ani cikislarim veya kirici laflarim olduysa ozur dileri. hakkinizi helal ediniz.

dilek

life dedi ki...

Allah sonumuzu hayretsin.

Hakkımız herkese helal olsun...

Adsız dedi ki...

bildiğinizgibi kavimler göçünde bizim ülkemizdende iyilik sever nail beyde ekmek parası deyip yollara düşmüştü. kolay değil yıllar sürdü yolculuğu.
ee zamanlada ihtiyarladı vede baba oldu.
çevresindekileri çok sever, devamlı hediyeleşirdi. bilirsiniz türkler eskiden beri böyledir.
tabi o zamanlar hediyeleşmeyi değil , temizlik adabını bilmeyen diğer milletlerin bu çok hoşuna gitti.
etrafındakiler nail baba.. nail baba diyorlardı..
gel zaman git zaman nail baba oldu noel baba...


: )