02 Haziran 2006

Diyalog Savaşı


Mehmet Şevket Eygi( 15.04.2006)

Diyalog Savaşı

GÜNEY AFRİKA cumhuriyetinde yaşayan Müslümanların sayısı yarım milyon ile bir milyon arasındadır. Her yerde olduğu gibi orada da ehl-i iman bir sürü hizbe, fırkaya, cemaate, gruba ayrılmıştır, aralarında çekişme vardır. Vardır ama din konusunda orada bizdekinden daha fazla hürriyet vardır, teşkilat vardır. Mesela bir Ulema Meclisi vardır. Orada yayınlanan islamî dergilerde margarin ilanları yayınlanır, bunlarda yağların Ulema Meclisi tarafından tedkik ve tahlil ettirildiği, islâmî bakımdan yenilmesinde sakınca bulunmadığı beyan edilir.
Bizde böyle yapamazsınız. Laikliğe aykırı olur. Yeşil sermaye ve sanayi olur. Resmî ideolojiye aykırı olur.
Güney Afrika Ulema Meclisi’nin her konuda fetvaları, uyarıları vardır. Hiç olmazsa, dinleyenler ve güvenenler bu fetva ve uyarılardan yararlanırlar.
Bizde birkaç yıldan beri bir “Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü” savaşı cereyan ediyor. Dinî bir cemaat ve bazı ilahiyatçılar buna son derece taraftardır. Patriklerle, papazlarla, hahamlarla bir araya gelirler, birlikte iftar ederler, toplantılar yaparlar.
Bu cereyana son derece muhalif olanlar da vardır. Çok şiddetli, orta, ılımlı tenkitler yapanlar vardır.
Bendeniz okur-yazar bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak bu Diyalog ve Hoşgörü kampanyasına karşıyım. Dinimi Ehl-i Sünnet hocalarının yazmış oldukları muteber ve güvenilir kitaplardan öğrendim. Diyalogçuların inançlarıyla Ehl-i Sünnet kitapları nice temel meselede uyuşmuyor, aksine birbirine ters ve zıt düşüyor. Birkaç misal vereyim:
(1) Kendisine Hazret-i Muhammed’in risâleti, dâveti ulaştığı halde kabul etmeyen, tekzib eden (yalanlayan), iman etmeyi reddeden bir kimse ehl-i necat ve ehl-i cennet olmaz. Bazı diyalogçular ise, sanki cennet onların tekelinde imiş gibi gayr-i müslimleri de cennete dolduruyor.
(2) Biz Ehl-i Sünnet Müslümanları Kelime-i Şahadeti bir bütün olarak kabul ederiz. Bazı diyalogçular ise, gayr-i müslimlerin hatırı için Tevhid’in ikinci kısmını söylememek taraftarıdır.
(3) Kur’an’da “İbrahim Yahudi ve Nasranî değildi. O hanif ve müslimdi” meâlinde âyet vardır. Diyalogçular ise Yahudilik de, Hıristiyanlık da İbrahimîdir diyorlar.
Bazı diyalogçular işi o kadar ileriye götürmüşler ki, Kur’ân’ı muharref Tevrat ve İncil cümleleriyle açıklayan bir tefsir bile bastırmışlar.
Şunu anlatmak istiyorum: Diyalog konusunda Müslümanlar arasında büyük bir anlaşmazlık vardır. Peki bu durumda Diyanet İşleri Başkanlığımız niçin susuyor? Bu konuda Diyanetin ilmî kurulu niçin fetva vermiyor?
Efendim konu nazik, yukarıya tükürsen bıyık, aşağıya tükürsen sakal...
Doğruları söyleseniz Başkan Bush kızacak, Amerikalı Evangelistler köpürecek, Yahudiler ateş püskürecek, Papa kaşlarını çatacak...
Öyle ama bizler için Allah’ın, Resûlünün, ondört asırdır gelip geçmiş din ulularının rızaları daha önemli değil midir?
Kimseyi itham etmek, suçlamak istemem ama bu Diyalog işinde milyarlarca dolarlar dönüyormuş. Diyalog planları İslâm dünyası dışında yapılmış ve gaye şuymuş:
Ilımlı, ehli (evcil), şeriatsız ve fıkıhsız, suya sabuna dokunmaz, ABD ve İsrail’e kafa tutmaz, cihadı defterden silmiş, din olmaktan çıkıp bir hümanizma veya ideoloji haline döndürülmüş yeni bir İslâm türetmek.
Bu iddialar doğru ise durum gayet vahim demektir.
Diyalogçular ne yapmak istiyor?
Niçin İslâm’a taban tabana zıt fikir, görüş ve inanışlar sergiliyorlar?
Papazlarla, hahamlarla, Amerikalılarla pek can ciğer dostluk yapıyorlar, aralarından su sızmıyor ama kendilerini uyaran mü’min ve muvahhidlerle hiç konuşmuyorlar, onlara düşman muamelesi yapıyorlar.
Bendeniz tenkit konusunda isim vermem, tenkitlerim ısmarlama değildir, hazır konfeksiyon elbise gibidir. Kimin bedenine uyuyorsa ona aittir.
Diyanet ilmî kurulu bu konuda mutlaka çok açık, çok seçik fetva vermelidir, geniş bir rapor hazırlamalıdır.
Öyle yuvarlak laflar, edebiyat istemiyoruz.
Cevabı istenen bazı sorular şunlardır:
(1) Üç İbrahimî din demek câiz midir?
(2) Hazret-i Muhammed’in (Salat ve selam olsun O’na) risâleti, dâveti, dini kendisine ulaştığı halde O’nu yalanlayan, O’nun getirdiği Kur’an’a kul sözü diyen, İslâm’ı hak din olarak kabul etmeyen gayr-i müslimler cennete girecek midir?
(3) Diyalogçuların iddia ettikleri gibi Ehl-i Kitab ile Amentüde ittifakımız var mıdır? Yoksa, büyük ve temel anlaşmazlıklar mı vardır?
(4) Ondört asırlık İslâm tarihinde bugünkü gibi bir Diyalog olmuş mudur?
(5) Yahudi ve Hıristiyanları memnun etmek için İslâm dininin esaslarından taviz (ödün) verilebilir mi?
Diyaloğa muhalif bazı şahıs ve topluluklar, çok şiddetli tenkit ediyor, bazılarını küfürle bile suçluyorlar.
Evet, büyük bir tefrika yangını karşısındayız. Bir an evvel icazetli ve gerçek ulema bu konuda Müslümanları uyarmalıdır.
Diyalogçular eteklerindeki taşları dökmelidir. Ehl-i Sünnet Müslümanlığında taqiyye yoktur. Diyalogçular açık, seçik ve samimi olsunlar. Biz onların kardeşiyiz, bize taqiyye yapmasınlar.
Kimseye çamur atmıyorum ama Diyalog konusunda Yahudilerden ve Evangelistlerden para alınıyor mu alınmıyor mu bu da kesin şekilde araştırılmalı ve netice bir rapor şeklinde Ümmet-i Muhammed’e bildirilmelidir.
Çok yaygın rivayetler var: İsrail ve Yahudiler Diyalogçuları destekliyormuş diye... Hangi Diyalogçuları... Niçin destekliyorlar?
Diyaloğa muhalif bir internet sitesi var:
www.diyalogmasali.com
Merak edenler bu sitedeki yazıları ve tenkitleri okuyabilirler.
Diyalogçular bunlara çok açık, çok samimi şekilde cevap vermelidir.
Diyalogçular Evangelistlerden, Siyonistlerden, Papalıktan ve diğer gayr-i müslim kaynaklardan para yardımı görmedikleri konusunda Müslümanları ikna etmelidir. Soruyorum:
Şöyle bir belgeye imza atabilirler mi?
“Diyalog ve Hoşgörü konusunda Siyonistlerden, Haçlılardan, gayr-i müslim şahıs ve kurumlardan az veya çok herhangi maddî ve manevî yardım almadık, destek görmedik, Şayet onlardan para aldıysak, yardım gördüysek Yüce Allah’ın lâneti üzerimize olsun...”
Elbette beraat-i zimmet asıldır. Lakin ortada bir sürü rivayet, dedikodu, şüphe vardır. Zihinler karmakarışıktır. Bu gibi durumlarda halkı aydınlatmak gerekir.
Siyonistler ve Haçlılar Diyalog konusunda etekleri zil çalarak koşuşturuyorlar. Niçin? Müslümanların kara gözleri için mi?
Diyalog ve Hoşgörü hareketinin merkezi Tel-Aviv midir, Washington mu, Roma mıdır?
Diyalog ve Hoşgörü hareketi ile Büyük Ortadoğu Projesi’nin ilgisi var mıdır?
Bir kısım Diyalogçular vaktiyle Osmanlı devletini batırmış olan, günümüzde de Türkiye Cumhuriyeti’ni çökertmeye çalışan Misyonerlik hareketini niçin tenkit etmiyorlar?
Diyalogçular, papazlarla hahamlarla can ciğer de, Diyalog karşıtı Müslümanlara niçin son derece soğuk bakıyorlar, onlarla münasebetlerini kesmiş bulunuyorlar?
Bizim bildiğimiz, İslâm’ın temeli Kelime-i Şahadet’tir.
Bazıları bunun yerine Diyalog ve Hoşgörü’yü mü getirmek istiyor?
Muhterem bir zat “Küresel Barışa Doğru” adlı kitabın 131’inci sayfasında şöyle yazmış:
“...Hatta Kelime-i Tevhid’in ikinci bölümünü yani Muhammed Allah’ın Resulüdür kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır.”
Soruyorum:
İsa bir peygamber değildir, Allah’tır diyenler, Kelime-i Şahadet’in ilk kısmına inanmış oluyorlar mı?
(Hz.) Muhammed yalancıdır, getirdiği Kur’ân düzmedir, İslâm sahte bir dindir diyenleri bir Müslüman bağrına basabilir mi?
Diyalog ve Hoşgörü perdesi ardında İslâm dininin değişmez, temel ana inanç ve hükümlerinden tâviz vermeye kimsenin hakkı ve selâhiyeti yoktur.

15 yorum:

ladybird dedi ki...

Yuregine saglik. Yine cok guzel yazmis..

Eygi hocamizi cok seviyorum..

life dedi ki...

Ladybird bilmukabele;)

Allah ona uzun ömürler versin ki onun bilgilerinden daha çok nasiplenelim...

Suat Saygın dedi ki...

Diyalog masalına ben de inanmıyorum. Özellikle diğer din mensuplarının pek samimi olduklarını düşünmüyorum açıkçası. Bizim Peygamberimizi kabul etmeyenlerle ne diyalogu kuracaksınız ki?

life dedi ki...

Suat bilmukabele;)

Yazıda adı geçen linke uğramanızı öneririm.Çok faydalanacaksınız.

Selamlar...

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

...yazıyı tarafsız bir gözle okuyan kimse, yazarın kesin ve net deliller ortaya koyarak Dinler Arası Diyalog anlayışını kötülemediğini anlar.

Çünkü yazar varsayımlar üzerinde münazara yaparak, okuyanı konu hakkında düşündürmek istiyor.

***

Dinler arası diyalog ithâmının Fethullah Gülen'i hedef aldığı aşikardır, ben de bu zaatın arkasındayım; şimdi ne olacak?

Ben de mi Küreselleşmeye (Globalizm) hizmet eden bir uşak durumuna geliyorum?!

Kişisel kanaatimi ifade etmek için bu yorumu yazmak istedim; eğer şu yüzyılda dinler arası diyalog savaşların önüne geçilebilmek için varsa, ben bu anlayışın arkasındayım.

***

Hiç bir din kan dökelim, orayı basalım, şurayı kuşatalım demez.

Aksine çözüm nerededir, ne yapabiliriz, çare nerededir diye çevresinden yardım talep eder.

Diyalog batı kaynaklıdır şeklindeki safsatalar ile Türkiye'de cemaat havasında inancını yaşayan insanlara çamur atıldığı görülmüyor da, vatan elden gidiyor propagandaları yapılıyor.

Lütfen, meseleyi iyi tahlil ediniz...

Saygılarımla.

life dedi ki...

Eygi "Bendeniz okur-yazar bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak bu Diyalog ve Hoşgörü kampanyasına karşıyım." diyerek taraftar olmadığını açıklıyor.Ve bazı maddeler sayarakta uygun olmadığını söylüyor.

Kimin arkasındaysanız onun fikirlerini benimsiyor ona güveniyorsunuz demektir.Zıt fikirler duyduğunuza göre de olacak olan düşüncelerinizi yeniden tahlil etmek, çok araştırmak,okumak ve muhakeme etmektir.

Diyalog konusunda müslümanlar iyi niyetlidirler ancak diğerleri ne yazıkki bunu kullanmaktadırlar. Şartlara uydurmuşlardır.Kimseye çamur atıldığı yok,bilakis gerçekler var ortada.Verilen linki dikkatlice okumanızı tavsiye ederim.

Lütfen siz meseleyi iyi tahlil ediniz.Dinler tarihini özellikle iyi öğrenmenizi ve aslını bilmediğiniz ve zıt fikirler duyduğunuz konuları araştırmadan eleştiri yapmamanızı tavsiye ederim.

Selamlar...

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Burada bir yanlış varsa, ben susmam:

Eygi'nin veya sizin neyi savunduğunuz umrumda değil; almışsınız elinize davulu kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz.

Bırakın birileri de kendi fikrini söylesin; şu öyle olmaz da böyle olur desin.

Kim hangi yolu kendisine münasip görüyorsa, o yoldan gitsin. Bizler çoban değiliz ki, herkesin aklı kendine yetsin; yeter ki farklı fikir ve düşüceler ile insanlara ulaşabilelim.

Hem neden tek taraflı bir şekilde mesele iyi tahlil ediliyormuş?!

Benim meseleyi iyi bir şekilde tahlil edebilmem için; sizin düşüncenizde sabit olmanız mı gerekiyor illa ki!?

Esas konuya geleyim:

Eygi yazısında Dinler Arası Diyaloğa alenen karşı değildir; bir yazar olarak mesleğini icraa ediyor, okuyanlara şu iyidir de bu kötüdür şeklinde bir hedef göstermiyor anlayacağınız :-/

Kendi muhasebesini, okurlarıyla paylaşıyor; demiyor ki siz hristiyanı düşman bilin onunla diyalog kurmayın...

Kâzım Mızrak

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

- Diyalog Taraftarı Bir Yazı -

Dinlar arası diyalog konusunda şöyle veya böyle düşünenleri bir an için unutalım ve böyle bir fikirle ilk defa karşılaştığımızı varsayarak diyaloğa karşı tavrımızın nasıl olması gerektiğini belirlemeye çalışalım.

Yeryüzündeki tek hak din olan İslâm’ın mensupları olarak böyle bir diyaloğa, öncelikle, “Evet” dememiz beklenir; ancak, burada önemli olan, söz konusu diyaloğu kimin kimlerle yapacağıdır.

Bu görüşmelerde Müslümanları temsil edecek kişilerin İslâm’ın temel hükümlerini harfiyen yaşamaları, bu dinin güzellikleriyle kalplerini, akıllarını, bütün duygu ve latifelerini kemâle erdirmeleri, muhtaçların karşısına böylece çıkmakla onlara yaşayışıyla fiilen ders vermeleri gerekir. Bunu başarılabilirlerse, Üstad Bediüzzaman’ın şu şartlı müjdesi de, Allah’ın izniyle, gerçekleşecek demektir:

“Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef’alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle İslâmiyet’e girecekler. Belki, Küre-i Arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyet’e dehalet edecekler.” (Tarihçe-i Hayat)

İşte diyalog bu noktaya gelindikten sonra başlarsa faydalı olur. Gerçeği arayan, fakat ideal inanç sistemini ve onu sergileyen örnek insanları bulamadığından içine kapanıp kalan ve çareyi sefahatte ve inançsızlıkta bulan günümüz Batı toplumu, ancak böyle bir diyalog sonunda gerçeklerle tanışabilir, Kur’an-ı Kerim’e kavuşabilir ve bütün âlemlere Rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’e (asm.) ümmet olma şerefine erişebilir.

O halde, yeterli bilgi birikimine sahip olunduğu halde bu diyaloga karşı çıkmak, Müslümanları “sadece kendi aralarında görüşen, başkalarına bir şeyler verme ihtiyacı duymayan, ‘komşusu aç iken kendisi tok yaşayan’ ve muhtaçları aç bırakmayı sevap sanacak kadar egoist ve bir o kadar da İslâm’ın ruhuna ters düşen birer olumsuz tip” olarak sunmak demektir. Bunun vebali de oldukça büyüktür.

Prof.Dr. Alaaddin Başar


.:.: Kaynak ve Yazının Devamı :.:.

http://www.nurpenceresi.com

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Yorumunuzda bir web sitesinden bahsetmişsiniz.

O siteyi gördüm; bana bir belge gösterin de o sitenin vatanını seven milliyetci insanlar tarafından kurulmuş olduğuna inanayım.

Bu adamlar diyaloğun özündeki manayı baltalamaktan başka bir icraat peşinde değillerdir. Milleti birbirine düşürüp, can yakmaktan başka ne amaçları varmış bu web sitesini kuranların.

Müslümanları diyaloğa karşı bilinçledirmek isteyen, Allah rızası için birlik beraberlik kuran cemaatleri tenkit etmez ve hedef göstermez.

Fethullah Gülen ve cemaati Dünya'nın her yerinde İslamı anlatmak için gönül fedaileri yetiştirir. Bu insanlar Allah rızası için, kainata bir hizmet etme bilinci ile yaşarlar.

Diyalog karşıtları ne yapıyorlarmış?

Bir web sitesi kurup, İslamı kurtarmak mı amaçları sanıyorsunuz?!

Bunların hepsi senaryo; evet, dinler arası diyalog batı kaynaklıdır, bundan emin olabilirsiniz.

Ancak şunun da farkında olunuz, batı diyaloğu lekeleme gayreti içersindedir!

Çünkü, Allah rızası için İslamiyeti lisan ile anlatacak gönül fedaileri cihad aşkıyla yanıyor.

Diyaloğa karşıyız ayakları yapan efendiler de; Irak'ta çoluk çocuğun üzerine bomba yağdırıyorlar :-/

Onlar sözlü diyalog kurup barışı aramak yerine, kurşun olup kendilerinden farklı olan düşünce ve sistemleri vuruyorlar.

İslamiyet, bilenin anlatmasını öğütler; medeniyetler arası diyalog da bu anlatıma vesile olabilecek bir araçtır.

Bu köprüyü yıkmak isteyenler, alternatif olarak İslamiyete nasıl bir fayda sunmaktadırlar merak ediyorum...

Kâzım Mızrak

life dedi ki...

Sözleriniz saldırı ve sataşma unsurları taşıdığı için size cevap yazmıyorum.Kibar ve anlayışlı bir uslupla yorumlarınızı yazsaydınız aynı uslupla da cevap verirdim. Üstteki yorumu yazmış olmam bile bir anlayış ve hoşgörü ifadesidir.

Sözlerinizdeki mantık hatalarını,çelişkileri iyi tahlil edin...

Adsız dedi ki...

sehnazcim inan bende kazim beyin yazdiklarini okudum ve sahsina bi satasma oldugunu dusunmedim okurken!!bazen kac yasinda oldugunu dusunuyorum biliyormusun:)insan gencken daha bi fevri daha bi alingan oluyor:)ins avrupada yada america kitasinda bi yerlerde yasama sansin olur, cunku hakikaten bazi seyleri yasadikca daha iyi anlayacaksin eminim!

life dedi ki...

Arzu

Bana göre şu sözler sataşma ve saldırı unsurları taşıyor.

Diyalog batı kaynaklıdır şeklindeki safsatalar ile Türkiye'de cemaat havasında inancını yaşayan insanlara çamur atıldığı görülmüyor da, vatan elden gidiyor propagandaları yapılıyor.

Lütfen, meseleyi iyi tahlil ediniz...


Kendisiyle aynı fikirde olmadığımız aşikar.O yüzden çamur atılıyor derken bende bu gruba dahil oluyorum.Çamur atmak çok hoş bir ifade olmasa gerek.Yani iftira atmakla suçlanıyoruz.Elh müslüman olarak asla yapmayacağımız şey iftira atmaktır. Üstüne üstlük meseleyi iyi tahlil ediniz diyerek hiç bir düşünmeden sallapati yazılar yazdığımı, fikirlerimin olduğunu ve ona dair yorumlar yazdığımızı söylemek istiyor.Bu tarz bir ifadenin yerine karşılıklı fikir alışverişinde bulunup meseleyi tahlil edelim denebilir!

Eygi’nin veya sizin neyi savunduğunuz umrumda değil; almışsınız elinize davulu kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz.

Bu sözler pekte kibar sözler olmasa gerek.Madem Eygi’nin yada benim ne söylediğim umrunda değil bu yorumların ne manası var? sabit bir fikre kapılmış kendi fikrini empoze etmekten başka hiç bir şey yapmayan insan figürü sunduğundan karşılıklı bilgi alışverişi içinde bulunabileceğimiz bir ortam sağlamamakta.Sonra üstüne üstlük bu durum karşısında kendisine söylemesi gerektiği “almışsınız elinize davulu kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz” lafını avam bir ifadeyle bana söyleyip sataşmakta.Ne demektir almışsınız eline davulu kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz demek.Bunlar konuşma adabına uygun sözlermidir?Tartışmanın da bir üslubu var.Karşındakine hakaret ederek eline hiçbirşey geçmez.Burda bana karşındakini dinlemeden ahkam kesiyorsun demek istiyor.Eğer karşımdaki insan saygıyı bırakmadan benimle konuşuyorsa bende aynı anlayışla fikirlerimi söylerim.Bilgi paylaşımına girerim.Dolayısıyla;
Bırakın birileri de kendi fikrini söylesin; şu öyle olmaz da böyle olur desin. gibi bir sözü bana karşı söylemek abestir.Ben insanları susturmayamı çalışıyorum?Ve kendi fikrini söylerken o öyle olmaz böyle olur derken fikrini zorla empoze etmeye çalışırken bizim de aynı ifadeyi kullanma hakkımız yokmudur?Yani madem öyle denilebiliniyor bizde karşıt fikre öyle değil böyle deriz .O zamanda fikir teatisi yapmış olmayız,onun yerine bu herkesin kendi fikirlerini zorla kabul ettirmeye çalıştığı bir ortama döner.Bu durumda hiç birşey elde edemeyiz .Üstelik yeter ki farklı fikir ve düşüceler ile insanlara ulaşabilelim. demesine rağmen sataşmalarını sürdürüp benim fikirlerimi yok etmeye devam etmiş.Zira kendisinin fikri çoğu kimsede olan, aslı astarı nedir araştırmamış, popüler dindarlığın fikirleridir.Öyleyse nedendir benim fikrime yazılan bu yorumlar?


Hem neden tek taraflı bir şekilde mesele iyi tahlil ediliyormuş?!

Benim meseleyi iyi bir şekilde tahlil edebilmem için; sizin düşüncenizde sabit olmanız mı gerekiyor illa ki!?

Başlangıçta tek taraflı meseleyi iyi tahlil ediniz diyende kendisi.Ben her daim meseleleri tahlil ederim.Hele herkesin okuyacağı bir yerde tekrar tekrar okuyarak emin olarak yazıyorum yazılarımı.

Bu adamlar diyaloğun özündeki manayı baltalamaktan başka bir icraat peşinde değillerdir. Milleti birbirine düşürüp, can yakmaktan başka ne amaçları varmış bu web sitesini kuranların.

Müslümanları diyaloğa karşı bilinçledirmek isteyen, Allah rızası için birlik beraberlik kuran cemaatleri tenkit etmez ve hedef göstermez.


Bu sözlerde de Çok değer verdiğim Eygi ‘ye de sataşmış oluyor.Çünkü adamcağız kalkmış okuyup faydalanın diye emin olarak bu linki vermiş.Ve de bende ordaki gördüğüm yazıları benimsemişim.Dolayısıyla bu sözleri söyleyerek saldırıp sataşıp kendisi çamur atmış oluyor bizlere karşı bana göre de.Onun yerine birde bizim fikrimizi almayı denese ,sorgulasa, kendisi ahkam kesmeden daha iyi olurdu sanırım sürekli kendi fikirlerini empoze etmeye çalışacağına. Bir erkeğin daha kibar olması gerekmezmi bir bayana karşı?


İşte bu sebeplerden dolayı bende onun yorumlarına cevap yazmayı uygun bulmuyorum.

Ve ben doğrusu çok şaşırdım senin bu sözleri sataşma olarak almadığına.Yani sence nasıl bu sözler kibar ve anlayışlı sözler olabildi hiç anlamıyorum?Acababen mi yanılıyorum diye bikaç kimseyede okuttum ama herkes benim görüşümde!
81 doğumluyum.25 yaşındayım.Profilimdede yazıyor.Çok düşünmek yerine bakabilirsin iki dakikada;))Gerçi blogger 1 yaş küçük yazdırıyor .Ben fevri ve alıngan olduğumu düşünmüyorum.Belki sende bi anlık yanıldın. Açıkladığım sözlerim karşısında hala fevri ve alıngan olduğumu düşünüyorsan, yanlış düşünüyorsam her türlü fikir teatisine varım!

ins avrupada yada america kitasinda bi yerlerde yasama sansin olur, cunku hakikaten bazi seyleri yasadikca daha iyi anlayacaksin eminim!
Nası yani ben dar görüşlümü oluyorum şimdi?Gözlemlediğim kadarıyla amerika avrupa kıtasında bahsettiğin tarzda insanların yanında hoşgörülü kimselerde var.Yani hermilletin iyisi kötüsü vardır mutlaka.Ama onlar öyle diye biz tartışma uslubumuzu bozalımmı?Yani öyle kimseler var diye umursamazlıktan mı gelelim?Duyarsızmı kalalım?Ben hiç kimsenin kabalığını kabul edemem.Normal karşılayamam.Yaşantımda da böyle şeylere yer vermem…..

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

-:- Düşünelim -:-

Bizim haklı olmamız Şehnaz'ın haksız olması anlamına gelmesin.

Görüyorum ki, uslubumuz onu incitmiş; onunla nasıl konuşulması gerektiği konusunda fikir edinmiş olduk biz de.

Şehnaz yazılarıyla bizleri aydınlatan, bilgi ve noksanlıklarımız konusunda bize tefekkür vesilesi olan bir kimsedir. Öyle tanıdık ve öyle kalması konusunda da duâda bulunuyoruz, inşâAllah..

***

Aman diyorum, aman! Her zaman için kavga, tartışma olabilir; mühim olan kalp kırdıktan sonra telefisi peşinde koşabilmektir.

Kâzım Mızrak olarak da, biz bundan asla kaçmayız; inanırız ki kalbi kırılıp öfkeye sarılan veya da üzülüp kahreden bir tek insan değil, ama sonsuz bir âlemdir..

***

Blog sahibi yazılanları birinci dereceden kendi üzerine almış görünüyor; oysa yaralı olduğum bir konu hakkında ortaya konuşarak tepkimi dile getirmeyi istiyordum.

Tabi konuyu gündeme getiren de kendisi olması nedeniyle, eleştirimizden payını almış.

Ne güzel, düşünsün işte ben napmışım diye :)

***

Yukarda Suat beyin yorumunu, ve ona verilen cevabı da okuyunca; bu kadar da olmaz diyerek; muhalefet yapmayı gerekli gördüm.

Zira buraya bırakılan yorumlar, diyaloğu bir öcü gibi göstermekten başka bir işe yaramayacak gibiydi.

Ve bizden sonra burayı ziyaret edecek olan gençlere, böyle bir kaynağın bırakılmaması geretiği kanaati hasıl oldu zihnimde; susmamalıydım :-/

***

Bahsedilen sitenin pek sağlam bir site olmadığını tahmin ediyorum, elimde sağlam bir kaynak da yoktur; eğer sizde varsa bizi haberdar edin lütfen, sevinirim.

Eygi neye göre o siteyi tavsiye etmiş, kimi veya kimleri kaynak göstermiş belli değildir.

Mevzu bahis web sitesinde Truva atı diye suçladıkları adam kimdir? Fethullah Gülen! Fethullah gülen şeklen kimleri temsil ediyor? Cemaati!

O halde siz kimi veya kimleri vatan haini olarak göstermektesiniz ya da ilan etmektesiniz?

Adama bu soruları sorarlar, müslüman mahallesinde salyangoz sattırmazlar efendim :-/

***

Şehnaz, yorumunda insanları Hoca Efendinin cemaatini hedef alan bir siteyi çok da makbulmuş gibi göstermektesin; senden halen rica ediyorum, iyi düşün!

Bunu söylüyorum çünkü tavrına bakılırsa; benim bildiğm bana yeter havalarındasın, çok şükür ki yine de bize hoşgörü de bulunmuşsun :-/

Bende de bu tür insanlara karşı hiç musamaha yoktur; muhatatap alınmayacağını ifade ettiğin insan, karşına çürütülmesi gereken eleştirilerde bulunuyor; sen kalkmış ben sizi muhatap almıyorum, çok kabasınız diyorsun.

Burada çimlerin üzerinde piknik yapılmıyor, biz de ip atlamıyor oyun oynamıyoruz; hele hele bu postada işlenen mevzu hiç de öyle hafife alınabilecek bir konu değilidr; neyin basitliğinde olmam bekleniyor?!

Düşünüp sorgulanması gereken bir konu hakkında, benim dilim bu kadar dönüyor; daha da mülayim olamam.

Aman efendim Eygi de ne yüce bir şahsiyet, iyi ki de yazmış; bu diyalogcular da çok oluyorlar artık şeklinde bir yorum bırakmamı beklemeyin benden :-/

***

Beni uyaran olursa bir yanlışımda, o kimsenin yüzüne acı konuşsam da; kendime nefis muhasebesi yapar ve er ya da geç hatamı telafi edebilme yolunda gayret harcarım.

Çevremdeki insanların da bu şekilde düşünüyor oldukları inancındayımdır ki; size bir yanlışınızdan haber veriyoruz, siz hepten yanlışsınız demiyoruz!

***

İnancım odur ki, diyalog savaşını başlatan cemaatleşme karşıtı düşünce kaynaklarıdır; Gülen cemaati; dünya çapında birlik ve beraberlik içersinde hizmet anlayışı ile barışı, mutluluğu, huzuru tüm dünyaya yayma azmi içersindedir.

Sözüm bu cemaatin içinde, zoraki barınanlara dair değildir tabi.

Onlar, bu davayı kalben değil şeklen savunmaktalardır; dolayısıyla da hizmet anlayışının, insanlığa olan hizmetin esasen Allah'a ve dolaylı olarak da yine insanın kendi özüne karşı yapıldığının farkında değillerdir.

Namaz da bir ibadettir; bir açın karnını doyurmak da bir ibadettir; hacca gitmek de bir ibadettir, bir sokakta kalmışa bir ev bulabilmek ve onu giydirebilmek de ibadettir; zekat vermek de bir ibadettir, okuma yazma bilmeyip de hırsızlığa, soygunculuğa düşen insanlara kelam öğretmek de bir ibadettir.

Diyalogcu insanlar bu dava içim gecelerini gündüzüne katmaktalardır. Ne için peki; devlet yıkıp devlet kurmak için mi? İnsaf! Memleket toprağını İsrail'e peşkeş çekmek için mi? İnsaf! Hristiyanlığı İslam'a galip getirmek için mi? İnsaf, insaf, insaf...

***

Esasen diyalog ifadesi, biz müslümanların nazarında; Allah'ın anlatabileceği cihad mânâsına gellir.

İnsanlar cihad ifadesi ile o denli korkutulmuşlar ki; akıllarına savaş mânâsından başka bir anlam gelmemekte.

Cihadın bir çok anlamı varmış, ben de bilmiyordum, öğrendim; işte diyalog da lisan ile cihad etmekmiş...

Hâlâ diyalog taraftarı olduğumu söylüyorum, ve şunu da söylüyorum:

Hristiyan veya Yahudi inancında olan kimseler biz müslümanlardan emin olsunlar, onlar inançlarını yaşamaları konusunda özgürdürler.

Asla ve asla onlara karşı bir din düşmanlığı yapılmaz; Allahtan duâ ederiz ki; her kalp kâinatın bir tesadüf ile meydana gelmediğini idrak etsin anlasın.

Diğer din mensupları ile kuracağımız güçlü bir diyalog, biz müslümanlara huzur getirecektir.

Bugün güçlü bir iletişim ile dünyaya Müslümanlığı anlatabiliyor olsaydık; ve geçtim anlatmayı yaşayabilmekle örnek olabilseydik; kimi Dünya ülkeleri Müslümanları yobaz, bağnaz ve gerici olarak tanımazlardı, ve bu şekildeki ithamları da Müslümanlık âlemine yakıştırmazlardı.

Estağfirullah diyorum, Kur'an-ı Kerim'in anlattığı Müslümananlık; yaşayanlarına mutsuzluk, sıkıntı, ızdırap veresi değildir.

Aksine huzuru ve mutluluğu hedef alan ilkeleri ile insanın insanca yaşabilmesi adına sosyal bir hayat düzenini anlatır, ve insana akıl alası olmayan şu sonsuzlukta nerden gelip nereye gittiğini haber verir.

İşte diyaloğun noksanlığı, kendimizi anlatamayışımızın sonuçları; Bosna Hersek, Çeçenistan, Irak, İran...

***

Rabbim, bizleri senin rızâna varan yolda hayırlı olan sözde sadık kalabilen kullarından eyle; yanlışta olup yanlışında ısrarcı olanlardan eyleme...

Kâzım Mızrak

Adsız dedi ki...

diyalog zaturiyeti icin sadece bir ornek!cok degil bi kac hafta once alisverise gitmistik, bulamadigimiz bi urunun nezaman gelecegini ogrenmek icin customer servis onunde bekliyorduk,aldigi bi urunu geri vermek icin sirada bekleyen yasli ve abarti makyajli bi hanim vardi, hemen tabi aslihana ilgisi oldu, cunku oda ona bakip guldu etti derken, aramizda kisa bi diyolog olustu; soyle soyledi, cocuklar beni cok seviyorlar gecen gunde boyle oldu, kucuk bi kiz durup dururken bana bakti ve el salldi, temiz olduklari icin hissediyorlar Allah'in sevdiklerini dedi, cok sasirdim, bizdeki inacta boyle cunku, biz de Allah bi kulunu severse meleklerde, yeryuzundeki insanlrda onu sever inancindayiz ve bi hristiyandada bu var,..daha sonra iyi bi yasanti gecirdignden esinin bi kac yil once vefat ettiginden bahsetti, ve onunda iyi bir yasami oldugunu, ve suanda iyi bir yasam icinde oldugunu dusundugunu soyledi, hepimizin burda bir vakti tamamladiktan sonra gittigimizi, ve burda iyi biriysek ordada iyi bi yasamin bizi beklediginden bahsetti,oyle benziyorki bizim inancimiza,sonrasinda oyle acidimki kalben, icim sizladi hakikaten, cunku bu insanin imansiz vefat edecek (ki ins oyle olmaz) olmasi ve omrunun son demlerine bu kadarda yaklasmisken, ona bu kadar yakin olan hak ve hakikat sadece kayip gidiyor hemen yanibasindan...simdi bu insanlarla diyolog olmasinda ne olsun, safsatami, yoksa bir masalmi!!

life dedi ki...

Arzu diyalogla tebliği karıştırmamak lazım.Bence orda diyalog zaruriyeti değil senin birebir tebliğ yapman gerekirdi.Diyalog her ne kadar görünüş itibarıyla doğru bir hareket olarak görünse de diğer dinin mensupları tarafından içine hile karıştırılmıştır.Yani misyonerlik ve menfaat için kullanmaktadırlar.Ve müslüman tarafta onların oyununa gelmektedir.Bahsedilen cemaatin lideri hakkında da nasip olursa daha sonra düşüncelerimi ifade ederim.

Yeryüzünde müslümanım diyen herkes enaz 1 kişiyi islama çevirebilse 10-15 yıl sonra bütün dünya islam bayrağı altında toplanır.Önce kendimize bakalım.Yeterli bilgiyle donanalım ve tebliği kendimize vazife edinelim.Zaten farz biliyorsunuz.Başkaları yapacak diye yada yapsın diye bakmayalım.

Ben şu durumdaki diyalogu ve adı geçen cemaati benimsemiyorum.İlerleyen günlerde düşüncelerimi yazarım.Eğer yanlışım varsa yukarıda ki kişi gibi kaba bir uslüple yazmamak koşuluyla her türlü fikir paylaşımına açığım.

Selamlar...