30 Ağustos 2006

Üzüm Bağları

[Beytüllahim yakınlarında bir üzüm bağına sahip olan Ahmed Halil,1967 işgalinden sonra arazisinin askeri bölge ilan edildiğini öğrenecektir.Kendi arazisine girişi için El-Halil askeri valisinden özel izin alması gerekse de toprağını henüz yitirmemiştir.Bunun için Beytüllahim’in Terkedilmiş Mülklerden(!) sorumlu kişisi olan Haim Kahiti devreye girer.Arapları kendi topraklarından çıkarma konusunda hayli deneyim sahibi olan Kahiti, askeri yönetim tarafından bu güzel araziyi istimlak, yani gaspetmekle görevlendirilmiştir.Terkedilmiş Mülkler Sorumlusu, Ahmed Halil’in kendi bağını terk ettiğine dair bir belgeyi “kendi serbest iradesiyle” imzalaması için her yola başvurur:Tehditler, baskılar,fiziki şiddet ve dayak atmalar …Ahmed Halim teslim olmaz, mahkemeye başvurur, fakat bir cevap alamaz.Bu esnada Terkedilmiş Mülkler Sorumlusu boş durmamaktadır.Filistinli çiftçi bir gün arazisine geldiğinde bütün asmaların kökünden sökülmuş olduğunu görür.Avukat Langer’e olayı haber verir.Onu, sürülerek bir asma enkaz ve yıkıntısı haline getirilen bağa götürdüğünde Haim Kahitiyi kendi arazisinde dolaşan bir kişi edasıyla etrafta gezinirken bulacaklardır.Ahmed Halil bir daha o bağa giremez., geri kalan hayatını bir başka köyde sürdürecektir artık…]

Burada bir parantez açıp “evini, toprağını, Yahudilere satan Arap “ masallarına değinmek gerekir.Her ne zaman İsrail ordusu yeni bir işgal , katliam ve terör harekatı başlatsa, Tv haber bültenleri ve gazete sayfalarında –manşetlere veya ilk sayfaya çıkabilmesi neredeyse imkansızda olsa- insanın vicdanını sızlatan görüntü ve haberler yer almaya başlasa ,bu tür hikayeler cami bahçelerinde, kahvehane ve mahalle köşelerinde kulaktan kulağa aktarılır, sanki Siyonist gizli bir el tarafından yönetilen, vicdanı rahatlatmak üzere planlanmış bilinçli bir propaganda faaliyeti devreye sokulur.Hakikatte kaç tane Filistinli Müslümanın böyle bir yola tevessül etmiş olabileceği , bir genelleme yaparak katilleri temize çıkaracak argümanlara başvurmanın ne büyük aymazlık ve insanfsızlık olduğu düşünülmez.

İşte hakikat 1950’lerde büyük umutlarla israile göç eden ,hukuk öğrenimi gördükten sonra hayatını, tüm mesaisini ,bu ülkeyi terk etmek zorunda kaldığı güne kadar Filistinlilerin avukatlığına adayan, Polonya Yahudilerinden Felica Langer’in aktardığı, sayısız benzerleri arasında sadece bir tanesini tasvir eden yukarıdaki geçen olayda gizlidir…

KAYNAK

23 Ağustos 2006

TV Belâsı


Mehmet Şevket Eygi(17.08.2006)

TV Belâsı

ŞU hususlarda hiçbir şüphe, tereddüt yoktur. Bunlar kesinlikle doğru olan bilgilerdir. Sayıyorum:
(1) İslâm dini insanları azdıran, onları fuhşa, ahlâksızlığa, sefahate götüren, Allah’tan ve dinden uzaklaştıran kötü müziği yasak kılmıştır.
(2) Alkollü içkilerin azının da çoğunun da içilmesini yasak etmiştir.
(3) Kadınların seks aracı olarak teşhirini, evlilik dışı cinsel münasebetleri haram kılmıştır.
(4) İsrafı, lüksü, aşırı tüketimi, gösterişi kötülemiştir. “Allah müsrifleri sevmez” meâlinde ayet bulunmaktadır.
(5) Kumarı, lotaryayı, talih ve şans oyunlarını yasaklamıştır.
(6) Ribayı kesinlikle yasak kılmıştır, Kur’ân “Ribacılar Allah’a ve Resulü’ne savaş ilan etmişlerdir” buyurmaktadır.
(7) Allah insanlığa, İslâm dini ile birtakım hudud/sınırlar koymuştur ve bunları aşanları tehdit etmektedir.
Bu liste daha da uzatılabilir. Ancak burada bu kadarı yeterlidir.
Benim bu yazım dinden uzaklaşmışlara değil, dindar ve sofu geçinen Müslümanlara hitap etmektedir.
Şimdi zamane sofularına soruyorum:
Maslahatı ve hayırlı tarafı bir ise, mefsedeti ve şerli tarafı bin olan TV ile aranız nasıldır?
Televizyonu buzdolabı, çamaşır makinası, otomobil, telefon, mikro dalga fırın gibi her evde bulunması gereken normal ve faydalı bir cihaz gibi mi görüyorsunuz?
Öyle ise vah size, yazık size.
Televizyonun faydalı tarafları olduğunu inkâr etmiyorum. Benim dediğim onun bir faydası varsa, (bugünkü haliyle) bin zararı ve mefsedeti (fesatlı tarafı) olduğudur.
Yıllarca önce, misafir olarak bulunduğum bir evdeki televizyonda bir “Şaban filmi” gösteriliyordu. Şaban ve arkadaşları hazine aramak için tünel kazıyorlar ve bir eve çıkıyorlardı. Meğerse burası bir randevu evi imiş! İçeride müşteri bekleyen dekolte kıyafetli karılar vardı. Hafifmeşreb, edebsiz, rezil karılar. Misafiri olduğum zat dindardı, namaz kılıyordu, hacca gitmişti, karısı da tesettürlüydü. İki kızları, bir oğulları vardı. Ha ha ha, ho ho ho, hi hi hi bu filmi seyrediyorlardı...
Şimdi soruyorum: Bir Müslümanın böyle bir filmi seyretmesi caiz midir?
Televizyonu açıyorsunuz, karşınıza gayr-i meşru, evlilik dışı sevişme sahnesi çıkıyor. Amerikan filminde, evli karı kocasını, kocasının arkadaşı ile aldatıyor.
Çat başka bir kanala geçiyorsunuz, yeni model mayoları teşhir eden mankenler şehvetli bir şekilde podyumda yürüyor, kulakları sağır eden bir müzik veya kakafoni içinde.
Haberleri açıyorsunuz, doğrunun yanında bin türlü yalan, dolan, düzmece, aldatmaca var.
Tam dört saat süren bir açık oturum yapılıyor. Kakavan bir profesör İslâm mukaddesatına saldırıyor, ağız dolusu küfr ediyor.
Bir başka programda birkaç ilâhiyatçı reformculuk yapıyor, dinin kesin ve zarurî hükümlerine aykırı lâflar ediyor, naylon ictihadlar yumurtluyor.
Bir politikacı bozuntusu Şeriatı tahkir ediyor.
Dinsizler için bir problem yok ama bir Müslüman bu gibi programları, yayınları nasıl takip edebilir, nasıl seyr edebilir?
Eskiden Müslüman evlerinin bir dokunulmazlığı vardı. Kapıyı kapıyordun, içeriye fısk, fücur, nifak, şikak, günah, fuhşiyyat sokmuyordun. Şimdi televizyonlarla bütün bunlar Ehl-i İslâm’ın harîm-i ismetlerine girdi.
Eski ilmihal kitaplarında, hamamcı çocuklarının, diğer çocuklardan bir yıl önce bâliğ oldukları yazılırdı. Şimdi televizyonla bir değil, iki yıl önce bâliğ oluyor oğlanlar kızlar.
Televizyonların televole kültürü bu ülkeyi, bu halkı mavh etti bitirdi.
Ünlü bir sunucu bundan birkaç ay önce ne yaptı? Programdaki oyunculardan birinin arka tarafına geçti, ellerini kaldır dedi ve aniden pantolonunu indirdi. Meğerse adam don giymiyormuş, her tarafı göründü. Bir temaşa ki, sormayın.Ey sofular, ey dindar geçinenler siz mâsum çocuklarınıza bu gibi sahneleri seyr ettirmeyi doğru buluyor musunuz?
Yıllarca önce birtakım Müslüman cemaatler ve zümreler, taraftarlarından, Müslüman halktan büyük paralar topladılar ve bunlarla “İslâmî televizyonlar” kuracaklarını söylediler. Sonunda ne oldu? Bir kısım islâmî televizyonlar, Şer’a aykırı günah yayınlarda şer televizyonlarını geride bıraktılar.
Öylelerini gördük ki, bir tarafta “Musiki ile ilâhî okumak küfürdür” diye fetvalar verdi, öbür tarafta aynı kuruluşun televizyonunda hânendeler, sâzendeler, çıplak karılar, vur patlasın çal oynasın...
Beyler, islâmî televizyonlarınız hayırlı olsun!
Bazı Beyaz Türkler benim bu yazıma kızacaklar, “Efendi hangi devirdeyiz, televizyon gibi bir cihazın aleyhinde bulunulur mu? Sen gerici misin, mürteci misin, çağdışı mısın?..” diyeceklerdir.
Kızsınlar. Benim dinim bana, onların dini onlara. Hazret-i Muhammed’in Allah katından getirmiş olduğu hak dinde içki haramdır, kumar haramdır, kadınların çıplaklığı haramdır, fuhşiyyat haramdır, insanı azdıran ve kudurtan eğlenceler, işretler, sefahatler haramdır.
Ben Muhammedî’yim, Kur’ân’a ve Sünnete tâbiyim.Bir başka vatandaş sahte mesih Sabatay Sevi’ye tabi olabilir, onun şeriatını benimseyebilir. Onlar benim dinime karışamaz, bana baskı yapamaz, Anayasada, kanunlarda madde mi var, her vatandaş evine televizyon alacak, onu seyr edecek diye?
Soruyorum:
* İçki içmek mecburî midir?
* Kumar oynamak mecburî midir?
* Cinsel azgınlık ve ölçüsüzlük mecburî midir?
* İslâm’ın günah saydığı şeyleri yapmak uygarlık mıdır? Şayet bunlar uygarlıksa, ben de MehmedÂkif gibi ona “Tek dişi kalmış” sapık ve bozuk uygarlık diyorum.
Bu yazım, dindar ve sofu Müslümanlara bir uyarıdır. Sen kimsin demeyin, yazanı değil, Yazdıranı düşünün. Bendeniz değersiz ve derecesiz bir kişi olabilirim ama şu yazdıklarım doğru mudur, yanlış mıdır siz onlara bakın.
Televizyonlarınızı pencereden atmayın, birinin başına düşebilir. Kapıdan çıkartıp atın.“Biz onsuz yapamayız...” mı diyorsunuz. Öyleyse ne haliniz varsa görün!

22 Ağustos 2006

Ladybird

HHosgeldin

Nihayet Ladybird hanım aramıza döndü;)Kendisini çok özledik.Ama keşke buralardan gitmeseydi de biraz daha kalabilseydi:(

Güle güle git.Tez vakitte dön:(

Aramıza tekrardan hoşgeldin.Sefalar getirdin;)

20 Ağustos 2006

Cin Ali ve Yakari

Bu kitapları hatırladınız mı?;)

Ben ilkokula giderken çok severdim onları.Okumayı öğrenirken benimle beraberlerdi;)

Kitapların kokusu beynimde öyle bir yer etmiş ki Cin Ali dendiği zaman bile hatırlarım.O koku beynimde bi kalıba bürünmüş.Yaşamak lazım.Pek anlatılabilir cinsten değil;) Hakikaten benim çocukluğumun markalaşmış kitaplarıdır.Yaratıcısı iyi akıl etmiş.Cin Ali serisinden okumak için tıklayın;)


yakari
Ve çocukluğumun çizgi filmi;)Doğrusu konusunu hiç hatırlamıyorum.Küçük bir kızılderili çocuğun hayatıydı sanırım.Ama müziği beynimde fazlasıyla yer ettiği için kalıplaşmış.Farklı bir halet-i ruhiye verirdi bana dinlerken.Jenerik müziğini burdan indirebilirsiniz.
Eskiden tvde neler varmış, hatırlamak için burdan bakabilirsiniz.Genel olarak bile incelediğinizde Türk halkına empoze edilmeye çalışılan yozlaşmayı görmeniz hiçte güç değil.Özellikle çocukların beyinlerine işlenen bu tarz programlar ne yazıkki sorumsuz, dininini, milletini fazla tanımayan, batı medeniyetini kendine esas alan,kendi kültüründen uzaklaşmış nesiller doğurdu.Tüm bunları görebilmek gerçekten hiç zor değil.Şimdi ki çocukların ise hali daha kötü.Daha berbat programlar tvlerde umarsızca oynatılıyor.(Bi ara bu aptal kutusunun evlerden atılması ve alınmamasının gerekliliğine de değineceğim)
Türk insanını bilek kuvvetiyle yenemeyeceklerini ve onlardaki gücün imanlarından kaynaklandığını anladılar,bu imanı yok etmeye çalışıyorlar.Allah sonumuzu hayretsin.

17 Ağustos 2006

Utanıyoruz!...

Daha öncede bloguma koyduğum ancak kaynağından silinen flash animasyonuna yeni web kaynağı aldım.İzlemek için;

03 Ağustos 2006

Pembegül :)



Düğün Çok yakın bir akrabamızın düğününde giymek için işlediğim kurdela nakışlı şalvardan desenler...Gerçekte resimlerdekinden daha güzel görünüyor:) Yaparken bitmek bilmedi ve keşke başlamasaydım deyip durdum.Ama sonuç ortaya çıkınca iyiki yapmışım dedim:)