27 Nisan 2006

Hz. Meryem'in şahsında mü'min olabilmek!

Hani melekler: "Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı" demişti.
(Al-i İmran Suresi, 42)

HZ MERYEM
Video sent by sehnaz

Ne zaman Hz. Meryem'in hayatıyla ilgili bir yazı okusam yada hayatını anlatan filmleri seyretsem her defasında gözyaşlarıma hakim olamıyorum.Tüylerim diken diken olup ürperiyorum.

Kur'an-ı Kerim'in Enbiya sûresi 91. âyet–i kerîmesinde:"Irzını iffetle korumuş olanı (Meryem'i de an)… Biz ona ruhumuzdan üfledik. Onu ve oğlunu cümle âlem için bir ibret kıldık." dediği gibi Hz. Meryem benim için ibret aldığım örnek bir şahsiyettir.O kendime gelmemi, hayatımı sorgulamamı sağlıyor.Onun kadar güzel bir kul olabiliyor muyum?Onun gibi ihlaslı, samimi ve Allah'a gönülden bağlı mıyım?Onunla birlikte olduğum her dem tefekküre dalıp onun hikayesinde hayat buluyor kendime çekidüzen veriyorum.

O o kadar günahsız ve masumdu ki, mucizevi bir şekilde hamile kalmasına rağmen her kadın gibi doğum sancısının şiddetinden acıyla kıvranarak "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim*" dedi.Allah'tan başka hiç kimsecikler yoktu yanında.Sonra Allah ona hüzne kapılmamasını telkin ederek "Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır." Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin." Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan Allah)a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım." (Meryem Suresi, 24-26)" dedi

Allah'ın onun için bir su arkı oluşturmasında, hurma dalını sallamasını ve hurma yemesini istemesinde ki sebepler doğumu kolaylaştırmak içindir.Ayrıntılı bilgi için tıklayın.

Kur'an-ı Kerim'de anlatılan Hz. Meryem'in üstün yaşantısı ve şerefli hayatının her bir karesi üzerinde tefekkür edilmesi, düşünülmesi, ibret alınması gereken bir kıssadır.Ondan bahsetmeye devam edeceğim.Onun gibi yaşamamız duasıyla...

Rabbim cennetinde onunla sohbet etmeyi nasip etsin inşallah...

Yukarıdaki videoyu Hz Meryem'in hayatını anlatan yan tarafta gördüğünüz cdlerin içinden küçük bir kısmını alarak görüntüledim.Videoyu indirmek isterseniz buraya tıklayın.

*:(Meryem Suresi ,23)

23 Nisan 2006

"Haman" ve Dantel Havlu Kenarlarım 1

Kuran-ı Kerim’de Haman isminde birinden bahsedilir;

Firavun (alayla) dedi ki: "Ey Haman, bana yüksek bir kule bina et; belki o yollara ulaşabilirim. Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum." İşte Firavun'a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un hileli-düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı. (Mümin Suresi, 36-37)

Kuran'da Eski Mısır hakkında verilen bilgilerin bazıları yakın zamana kadar gizli kalmış tarihsel bilgileri açığa çıkarmaktadır. Bu bilgiler, Kuran'daki her kelimenin belirli bir hikmete göre kullanıldığını da bize göstermektedir.

Kuran'da Firavun'la birlikte adı geçen kişilerden birisi "Haman"dır. Haman, Kuran'ın 6 ayrı ayetinde, Firavun'un en yakın adamlarından biri olarak zikredilir.

Buna karşılık Tevrat'ta Hz. Musa'nın hayatını anlatan bölümde, Haman'ın adı hiç geçmez. Fakat Haman ismi Eski Ahit'in sonraki bölümlerinde, Hz. Musa'dan yaklaşık 1100 sene sonra yaşamış, ve Yahudilere zulmetmiş bir Babil Kralının yardımcısı olarak geçmektedir.

İşte Kuran'ı Peygamberimiz Hz. Muhammed'in Tevrat ve İncil'den bakarak yazdığını iddia eden gayrı müslim bazı kişiler, güya Peygamberimiz (sav)'in bu kitaplarda anlatılan bazı konuları Kuran'a yanlış aktardığı gibi bir safsatayı ortaya atarlar.

Oysa bu iddianın tümüyle dayanaksız olduğu Mısır hiyeroglifinin bundan yaklaşık 200 yıl önce çözülüp, eski Mısır yazıtlarında "Haman" isminin bulunmasıyla ortaya çıktı.

O zamana kadar Eski Mısır dilinde yazılmış kitabeler ve yazılar okunamıyordu. Eski Mısır dili hiyeroglifti ve çağlar boyunca bu dil varlığını sürdürdü. Fakat M.S. 2. ve M.S. 3. yüzyılda Hıristiyanlığın yayılması ve kültürel etkisiyle Mısır, dinini olduğu gibi dilini de unuttu, yazılarda hiyeroglif kullanımı azaldı ve sona erdi. Hiyeroglif yazısının kullanıldığı bilinen en son tarih M.S. 394 yılına ait bir kitabedir. Bundan sonra bu dil unutuldu ve bu dilde yazılmış yazıları okuyabilen ve anlayabilen kimse kalmadı. Ta ki bundan yaklaşık iki yüzyıl öncesine dek…
Eski Mısır hiyeroglifi 1799 yılında, Rosetta Stone adı verilen ve M.Ö. 196 tarihine ait bir kitabenin bulunmasıyla çözüldü. Bu tabletin özelliği üç farklı yazıyla yazılmış olmasıydı: Hiyeroglif, demotik (hiyeroglifin el yazısı şekli) ve Yunanca. Yunanca metinin de yardımıyla tabletteki eski Mısır yazısı çözülmeye çalışıldı. Tabletin tüm çözümü, Jean-Françoise Champollion adlı bir Fransız tarafından tamamlandı. Böylece unutulan bir dil ve bu dilin anlattığı tarih aydınlanmış oldu. Bu sayede eski Mısır uygarlığı, onların dinleri ve sosyal yaşantıları hakkında bir çok şey öğrenildi.

Hiyeroglifin çözümüyle konumuzu da ilgilendiren çok önemli bir bilgiye daha erişilmiş oldu: "Haman" ismi gerçekten de Mısır yazıtlarında geçiyordu. Viyana'daki Hof Müzesi'nde bulunan bir anıt üzerinde bu isimden söz ediliyordu. Aynı yazıtta Haman'ın Firavun'a olan yakınlığı da vurgulanıyordu. (Walter Wreszinski, Aegyptische Inschriften aus dem K.K. Hof Museum in Wien, 1906, J C Hinrichs' sche Buchhandlung)

Tüm yazıtlara dayanılarak hazırlanan "Yeni Krallıktaki Kişiler" sözlüğünde ise, Haman"dan "Taş ocaklarında çalışanların başı" olarak bahsediliyordu. (Hermann Ranke, Die Ägyptischen Personennamen, Verzeichnis der Namen, Verlag Von J J Augustin in Glückstadt, Band I,1935, Band II, 1952)

Ortaya çıkan sonuç önemli bir gerçeği ifade ediyordu. Haman, Kuran'a karşı çıkanların iddiasının aksine, aynen Kuran'da geçtiği gibi Hz. Musa zamanında Mısır'da yaşayan bir kişiydi ve Kuran'da bahsedildiği gibi o, Firavun'a yakın ve inşaat işleriyle ilgili bir kişiydi.
Nitekim Kuran'da, Firavun'un kule yapma işini Haman'dan istemesini aktaran ayet de bu arkeolojik bulguyla tam bir mutabakat içindedir.

Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum." (Kasas Suresi, 38)

Sonuçta, Eski Mısır yazıtlarında Haman'ın adının bulunması Kuran aleyhinde birtakım zorlama iddialar getirenlerin bir iddiasını daha boşa çıkarmakla kalmayıp, Kuran'ın gerçekten Allah katından olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Zira Kuran'da Peygamber devrinde ulaşılması ve çözülmesi mümkün olmayan bir tarihi bilgi mucizevi şekilde bizlere aktarılmıştı. *

İşte 200 yıl önce arkeolojik olarak ortaya çıkan bu tarihi gerçekliği Kuran-ı Kerim bize 1400 yıl önce söyledi.

*:Harun Yahya



Bu havlu kenarını bana halam örüp hediye etti.

Bunlarıda ben ördüm...

Diğer örneklerimi de zamanla siteye koyacağım...

21 Nisan 2006

18 Nisan 2006

Gönül Tacım Üzerine...

Ladybird ile site adım (Gönül Tacım) üzerine konuşuyorduk.Bana dedi ki; "Seni linklerine eklemek isteyen erkek blogcular yada site sahipleri tereddüt edebilirler.Çünkü seni linklerine Gönül Tacım diye eklediklerinde ortaya sanki onların gönüllerinin tacı olduğun şeklinde bir görünüm ortaya çıkıyor.Ve seninde birisine karşı bir sevgi beslediğin düşünülebilir." Ben bunları duyunca öyle utandım ki anlatamam.Hiç böyle düşünmemiştim.

Benim Gönül Tacım diye ifade etmek istediğim esas mana "İlahı Aşk"tı.Hani bütün kitaplar tek bir kitabı (Kuran-ı Kerim) anlamak içindir ya, işte benim site içeriğimde adının ifade ettiği gibi ilahi aşk için/yönünde toplumsal olayları, insanların gözlerinde yaş, kalplerinde sızı bırakabilecek kültürel dejenerasyonumuzu ele alarak bilinçlenmek ve gündelik hayatımıza dair özellikle bayanları ilgilendiren kendi kültürümüzün bir parçası olan genellikle benim kendimin yaptığı Türk el sanatlarımızı içermekte. Okuyucularıyla birlikte Allah için mananın derinliklerine girmeyi hedefleyen, onlarla gönül alemine yolculuğa çıkmak isteyen, hayatın gerçeklerini bulmaya çalışan popüler kültürden mümkün olduğunca uzak bir site. Madem yanlış anlaşılmalar olacak beni linklerine eklemek isteyenler Gönül Tacım yerine Gönül Tacı şeklinde ekleyebilirler.Yada uygun gördükleri şekilde.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Allah en büyüktür,her varlık O'nunla gelişir büyür
O Seyyid'dir ve Samed'dir,en Yüce'dir, en Sevgili'dir
Güneş bize ulaşır, biz güneşi idrak ederiz
Evet O'ndan gelmektedir sevgi, bağış, iyilik ve feyaz
Biz O'nu görüyoruz apaçık ortadadır O
Öyle bir tecelli ki hiç kimse erişemez
Nuru engelliyor bizi , O'na bir keyfiyet vermemizi
Keyfiyeti olmayanın birliği nasıldır ki?
Oysa O'nun ne bir cismi, ne bir hali,ne de sayısı vardır.
................................
Koş acele et yeniden ele geçirmek için ömründen geçip gideni
Koş acele et yolcuğunda azık almak için Rahman'ı
Sevgiyle söyle O'na:Ey gönlümün son emeli!
Sır ve mana ne kadar aşıktır Sen'in haberine
Biliyorsun Sana bakmaya doyamıyorum
Görünce seni, varlığı var eden Seni
Sana benzeyen herşeyin yokluğu ve inkarı olmasaydı
Senin bakışından gelen herşey yok olmasaydı yanmasaydı*
Seni müşahede etmekten başka bir emelim olmazdı
Sen'den söz etmeyen hiç bir kitabı okumazdım
İstiorum senden ey eşi ve benzeri olmayan
Sen'in kudretinin bana hükmettiği bir şeyi
Nitekim herşey Sen'in eserindir.Bana dedin:
"Kazam kaderimi görmendir, kim kaderimin dışına çıkabilir?"
Bir peygamber tarafından bize gelmiştir
Böyle kararlaştırılmış kazayı yok edecek ve ömrü uzatacak şey
Çok değerli sözlerin var Sen'in hepsi birer inci
Bu kıymetli mücevheri de verelim o incilere sahip olana

İBN ARABİ

*:"Rabb'imin karanlıktan ve nurdan yetmiş bin perdesi vardır.Eğer o perdeleri kaldıracak olsaydı, Vech'inden (Yüzü'nden) gelen ulvi yücelikler O'nun bakışının ulaştığı her yeri, her şeyi yakardı,yok ederdi.(İbn Hanbel,Müsned)" hadisine gönderme var.


GÖNÜL TACIMIZ İLAHİ AŞKA DAİRDİR.

14 Nisan 2006

Aliya İzzetbegoviç

Bilge Kral


Aliya İzzetbegoviç
Video sent by sehnaz
Videoyu aşağıdaki resimde gördüğünüz kitabın içinden çıkan cd lerdeki kayıtların en başından ve en sonundan bir parça birleştirerek kopyaladım.Ben içine sadece cd giriş sözleri ,onun hakkındaki düşüncelerden bir tanesi ve bir de şarkı/ezgi ekledim.Bosna'yı ikinci bir Endülüs yapmak için çırpınan Aliya İzzetbegoviç'in belgesel niteliğinde hazırlanmış hayatını anlatan bu cdleri izlerken gözyaşlarınıza engel olamayacak, ona karşı bir hayranlık besleyeceksiniz. Kesinlikle izlenmesi gereken bir belgesel ve kesinlikle okunması gereken bir kitap "Doğu ve Batı Arasında İslam".Muhtelif yazarların kitaplarında ,makalelerinde, dergilerde sık sık alıntı yaptığı kitaptan daha sonra ayrıca bahsedeceğim.Müslüman dünyası eminim onu hiç bir zaman unutmayacaktır.Ona Allah'tan rahmet diyorum.Mekanı cennet, ruhu şad olsun.Şimdilik sadece Aliya İzzetbegoviç hakkında kısaca bilgi vereyim.

Free Image Hosting at www.ImageShack.us

Kısaca Hayatı;

ALIJA ALI IZZETBEGOVIC, 1925 yılında Bosna´da dünyaya geldi. Ilköğretimini Sarajevo`da bitirdikten sonra 1944 yılında liseden mezun oldu. Hukuk, sanat ve bilim konularında eğitim gördü. Konferanslar vererek, yazılar yazarak hayatı boyunca Islami harekette aktif bir rol aldı. Kendisi gibi genç arkadaşlarıyla birlikte konusu tüm İslam dünyası olan tartışmalara, sohbetlere katıldı.Islami etkinliklerde bulunan `El-Hidaye` Teşkilatının gençlik kolları olan “Genç Müslümanlar Örgütü” içinde gösterdiği faaliyetler dolayısıyla 1949 yılında totaliter Yugoslav rejimi tarafından beş yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.Hapisten çıktıktan sonra tekrar Sarajevo Üniversitesi`ndeki çalışmalarına dönen Izzetbegoviç, ziraat konulu kariyer çalışmasını tamamladı. Daha sonra hukuk üzerine çalışmalar yaptı ve 1956`da master derecesini kazandı. 1963 yılında da avukatlık sınavını verdi.Yirmibeş yıl hukuk danışmanı olarak çalıştıktan sonra emekli oldu. Böylece bütün zamanını ve enerjisini felsefe ve Islami konularda araştırmalar yapmaya adadı. Yugoslavya'da yayınlanan çeşitli gazetelere ve İslam ülkelerindeki çeşitli yayınlara sürekli yazılar yazdı.Makalelerinden bazılarıları SArajevo'daki İslami okullarda ders kitabı olarak okutulacak şekilde derlendi.1970 yılındaünlü "İslam Bildirisi" ni kaleme aldı.Bildiri, yaşadıkları ülkelerde çoğunluğu teşkil eden müslümanlara bir çağrı niteliğindeydi.Tüm dünya müslümanlarına, uyanışın ve yeniden dirilişin öncüleri olma noktasında kendilerine düşen tarihi rolü tamamlamaları çağrısında bulunyordu.

Büyük yankılar uyandıran önemli eseri “Doğu ve Batı arasında Islam”ı 1980 yılında tamamladı. Eserin yayınlaşını müteakip 1983 Auğustosunda 12 müslüman aydınla birlikte tutuklandı. Sarajevo bölge mahkemesinde yargılandı ve 14 yıla hüküm giydi. 1989 yılında uluslararası baskılar nedeniyle yönetim tarafından af edilerek hapisden çıktı. Aynı yılın son baharında arkadaşları Muhammed Çengiç, Cemaluddin Latiç, Ömer Behmen`le birlikte “Stranka Demokratske Akcije – SDA” (Demoratik Hareket Partisi)ni kurdu. Başta müslümanlar olmak üzere cumhuriyetteki tüm etnik grupları kucaklayacak tarzda kurulan SDA kısa sürede 700 bin kayıtlı üyeye ulaştı. 1990 yılı haziran ayında yapılan ilk çok partili seçimlerde SDA birinci parti durumuna geldi. Hırvat ve Sırpların`da katılımıyla bir koalisyon hükümeti oluşturuldu. Ali Izzetbegoviç devlet başkanlığına getirildiğinde tam bir halk kahramanı haline gelmişti. Osmanlı devletinin bölgeden çekilmesinden sonra başlayan ve günümüze kadar süren katliyam, tehcir, baskı ve eziyet döneminden sonra müslümanların haklarını cesaretle savunması, halkın onu “Alija, Alija” çığlıklarıyla bağrına basmasına yetmişti.Halkın sevgilisi lider, aydınlar tarafından da "Bilge Kral" adıyla anılıyor.

29 Şubat - 1 Mart 1992`de yapılan “Yugoslavya`dan bağımsızlık” referandumunda halkın büyük çoğunluğu ayrılma yönünde oylarını kullanınca Nisan başından itibaren Bosna-Herseke barbar Sırp saldırısı başladı.

09 Nisan 2006

Kültür Cinayeti

بسم الله

أوڭجه دن پلانلامق: گله جگڭزه قرارلي آديملار آتيڭ!



Müslümanların kültürüne vurulan en büyük darbelerden biri "harf devrimi diye bilinen devrimdir.1928'de "Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun''la Kuran harfleri yasaklanmış, Latin harfleri "Türk Harfleri" adı ile kabul edilmiştir.

Gerçekte bu devrim, İslam kültürüne, Kuran'a karşı yapılmıştır.Bunu devrimcilerde net bir şekilde ifade etmişlerdir.Hedef yeni yetişen neslin bin yıllık kültür ürünlerinden kopması,o kültürden istifade edememesidir.Bütün bir millet bir gecede cahil durumuna düşürülmüştür.

Japonlar ki yüzlerce harf ve heceden meydana gelen çok karmaşık bir alfabeye sahip bir millettir.Onlar hiçbir zaman alfabeyi değiştirmeyi düşünmemişlerdir ve bu alfabeleriyle maddi sahada ilerlemişlerdir.Meseleye vakıf bütün ilim adamlarının da itiraf ettiği gibi, Osmanlıca latin harflerinden çok daha çabuk ve kolay öğrenilen ve çok daha kolay ve mükemmel yazılan yazı şekliydi.Öte yandan bu yazı ile milyonlarca vesika yüz binlerce kitap ve risale kaleme alınmıştı.Bu yazının yasaklanması ile yaklaşık bin yıllık kültür imha edilmek istenmişti.Sadece istenmekle kalınmamış resmen ve alenen bu kültür imha edilmişti.

Latin harflerinin yayılması için baskı uygulanmış, bu yasaklama sadece okullara , ders kitaplarına ve resmi dairelere münhasır kalmamış evere de el atmış KUR'AN ÖĞRENMEK VE ÖĞRETMEK kesinlikle yasaklanmıştır.Öyle ki Kur'an öğrenmek için "devrim bekçilerinin " alabildiğine uzaklaşma yolu tercih edilmiş , ya mağaralarda, ya evlerin bodrumlarında çocuklara Kur'an öğretilmiştir.Kur'an öğretenlerin ve öğrenenlerin falakaya yatırılıp dövülmesi vak'a-i âdiye haline gelmiştir.Milletin gözü o kadar yılmıştır ki çocuklar hocadan Kur'an dersi alırken bir veya iki nöbetçi konulması adet haline getirilmiştir.Gözcüler, "Jandarma geliyor!" işaretini verir vermez, çocuklar evlerine koşmuş,Kur'an elifbaları ve cüzler akıl almayacak yerlerde saklanmıştır.Kur'an ki bizim gözümüzün nurudur, canımızdan azizdir, ve imanımızdır.O'na karşı yapılan bu hareket zulüm değil de nedir?


Jakoben kadronun önde gelen isimlerinden İsmet İnonü harf devrimini niçin yaptıklarını alenen söylemektedir.Ona göre devrimin yegane sebebi kültür değişikliği sağlamaktır. İslam kültüründen batı kültürüne geçişi sağlamaktır.Gerisi bahanedir.Buna rağmen İnönü hep Osmanlıca'yı kullanmıştır.


Düşünebiliyor musunuz? Orhan Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim ve sair idareciler zamanına ait çok kıymetli belgeler ve kitaplar kağıt fabrikalarına gönderilip kağıt hamuru yaptırılmıştır.Bir kısmıda Bulgarlara saman ve ot fiyatına satılmıştır.

İbrahim Hakkı Konyalı anlatır;

"Evrakları satanların başında İstanbul vali vekili Fazlı Güleç ile Defterdar Şefik Bey vardı.Bunlar Türkiye'ye tarihi evraklarımızı incelemek üzere gelmiş,Türkçe ve Arapça bilen bir bulgar albayı ile anlaşıyorlar,bulgar albayı daha önceden arşivimizi uzun uzun tedkik ediyor.Sonra anlaşıyor.Ben evrakların balyalar halinde vagonlara yüklenişini gördüm.Her balyanın üzerinde 200 okka yazıyordu.Böylece 40 vagon evrak yurt dışına çıkarılmıştır."

Bu yazı Burhan Bozgeyik'in "Bize Nasıl Zulmettiler" isimli kitabından alıntıladığım bir özettir.Mutlaka okunması gereken kitaplardan...
.....................................................................................

Ne yazık ki yakın tarihimizde yeni nesillerin mazisiz, köksüz , kültürsüz yetişmesi için akla gelmeyecek türlü zulümler yapılmıştır.Japonlar minicikken öğrendikleri zor olan alfabeleri sayesinde zihni gelişim kazanarak ilerlemeyi başardılar.Bizlerse latin harfleriyle zihnimizi körelttik.Osmanlıca kursuna gittiğim için biliyorum.Osmanlıca yazmak ve okumak hem çok zevkli, hem çok gizemli, esrarengiz, göze daha çok hitap eden , kısa zamanda yazılan, insana kendini bilmesini sağlayan, hayat dolu, zamanlar ötesi, ufuklara yelken açan bir yazı türü.Keşke latin harflerini kullanmadığımız bir zamanda dünyaya gelseymişim.Bence kültürünü önemseyen,milletinin değerlerine sahip çıkan, kendi özünü iyi tanıyan her Türk evladı OSMANLICAYI YAZIP OKUMALI!...

Yukarıda 2. satırda ne yazıyor olabilir acaba?:)


Mevlût Kandiliniz Mübarek olsun!

03 Nisan 2006

Bir sobe daha...

Candan sobelediği kişiler arasında benide zikretmiş:) Soruları cevaplandırmaya çalışayım...

1-Tüm bilim adamları(Galileo, Einstein, Newton, Maxwell, Rudherford, Pascal, Buhr ) saklambaç oynuyorlar? Einstein sayıyor diğerleri saklanıyor.Einstein kimi sobelemiştir?

Bu soruya cevaplamadan önce Einstein'ın şu sözlerini alıntılamadan geçemeyeceğim;
"Derin bir imana sahip olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum.Bu
durum şöyle ifade edilebilir:Dinsiz bir ilime inanmak imkansızdır."
"Dinsiz bir toplum topaldır."
"Bilimle ciddi bir şekilde uğraşan herkes tabiat kanunlarında bir ruhun, insanlardan daha üstün bir ruhun olduğuna ikna olur."
"Din duygusu ne zaman kaybolsa, bilim ilhamı olmayan bir deneyciliğe
dönüyor."

Bu sözlerden anladığımıza göre Einstein'ın Allah'a olan inancı vardır.Bu durumda böyle inanç sahibi kimseler saklambaç oynarken akıllarını kullanarak heralde kendilerini sobeletmezler:)))Ve benim bilgime göre bahsi geçen bilim adamlarından Galileo, Newton,Pascal,Makwell' de Allah'a inananan bilim adamları.Diğer Bohr ve Rudherford'un Allah inancı hakkında bilgim yok.Yahudilere Hitlerin yahudi katliamı sırasında yardım ettiklerini, Almanyadan kaçırmaya çalıştıklarını biliyorum.Detaylı bilgim olmadığı için onlar sobelensinler diyorum:)))

2.Okuduğunda seni en çok etkileyen kitap?


Beni etkileyen pek çok kitap var.Ama şu an aklıma gelen 7 sene önce okuduğum o zaman ki haleti ruhiyemle birlikte beni etkileyen Harun Yahya'nın Düşünen İnsanlar İçin isimli kitabı.

3.Takip ettiğin dergi?

Düzenli olarak takip edemesemde arada bir Umran ve Hece alıyorum.Ve onları alırken gözüme kestirdiğim o an beğendiğim dergiler.Umran çok güzel bir dergi herkese tavsiye ederim.Heceyi ise öykü yazmayı sevdiğim için takip etmeye çalışıyorum.

4-Günlük gazete?

İnternet üzerinden Milli Gazete, Vakit ve Yeni Şafak'ı takip ediyorum.Bizim eve hergün başka bir gazete geliyor.Onu okumaya değer görmediğim için okumuyorum.Sadece iş ilanlarına bakıyorum:)

5- En yaramaz çocukluk anım?

Engellenmeseydim daha çok şey yapardım da:))Şuan aklıma geleni söyleyeyim.İlkokula gidiyordum.Yan komşumuza misafirliğe gitmiştik.Bir çocuk vardı orda ve benim ödev yaptığım defteri karaladı:)Ben de çok sinir oldum, eve dönünce onların ayakkabılarına su döküp çörek otu doldurdum.Hani batıl bir inanç vardır,çörek otunun döküldüğü yerde kavga olur diye.İşte bende boyuna kavga etsinler diye çörek otları döktüm:)))Yanlış anlaşılmasın kinci bir insan değilim şu an itibariyle:))Ne diyelim çocukluk işte:))

6-Tv yapımcısı olsam yapmak istediğim program
Ayna programı var ya STV'de işte onu ben yapmış olmayı isterdim:)Bu sayede bi sürü ülke gezmiş olurdum.Hindistan gezilerini seyrettiğim zaman ,keşke bende gitmiş olsaydım dedim bol bol :)

Sonra din,kültür, siyaset,politika konularında bir tartışma programı yapmak da isterdim.

Bu sobe de burda bitti.Ben de Ladybird,Mızrak,Tahin, Ebruli, Rümeysa ,Ufuk İlter, Pata-gonya ,Serra,Aslı, Cenk Ünal ,Emir Can ve Şaziye'yi sobeliyorum:))